Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Kıbrıs meselesinde, dikkatli gözlerin görebileceği bazı olumlu belirtiler var.
       New York'taki dolaylı Kıbrıs görüşmeleri ve Helsinki'deki AB zirvesi sonrasında sanki yeni bir hava esiyor. Senenin son günlerinde, 2000 yılında Kıbrıs sorununun çözümü şansı daha parlak görünüyor.
       En azından Türk tarafının son beyanları, bu hava değişimini yansıtıyor. KKTC lideri Denktaş uzlaşmadan söz ediyor, "Kıbrıs meselesi halledilmelidir" gibi kararlılık ifadeleri kullanıyor ve önümüzdeki ay Cenevre'de yapılacak olan görüşmelerin ikinci raundundan sonra, üçüncüsünün haziranda gerçekleşeceğini müjdelerken, "böylece bir al - ver pozisyonu başlayabilir" diyor...
       Cumhurbaşkanı Demirel, gelinen noktada, KKTC gerçeğinin kabul edilmesi halinde (ki bu yönde bir trend var) "çözüme giden yollarda birçok açılımlar olacaktır" diye kunuşuyor.
       Dışişleri Bakanı İsmail Cem de, Türkiye ve KKTC'nin şimdi daha iyimser olduklarını ve "uzun mücadelenin yavaş yavaş menzile yaklaştığını" söylüyor...
       * * *
       KUŞKUSUZ bu iyimserlik, özellikle New York'taki görüşmelerde, Türk pozisyonunun temel parametrelerinin "fiilen" kabul edilmesinden kaynaklanıyor.
       Gerçekten bu görüşmeler, Denktaş'ın - ve Ankara'nın - baştan ısrar ettiği koşullar çerçevesinde yapıldı. Görüşmeler "toplumlararası" niteliğinden çıkarılarak eşitliğe dayalı yeni bir zemine oturtuldu. BM Genel Sekreteri'nin raporunda (BM Barış Gücü'nün konuşlandırılması bağlamında) KKTC'nin otoritesi, fiilen kabul edildi.
       Ve bu arada, AB zirvesinin sonuç bildirgesinde yer alan Kıbrıs'la ilgili kararın pratikte KKTC'nin lehine çevrilmesinin pekala mümkün olduğu sezildi.
       New York'ta BM (ve bu işte onun arkasında duran ABD) de esneklik gösterdi. Görüşmelerin yapılış tarzı, daha önce G - 8'lerin ve Güvenlik Konseyi'nin kararları doğrultusunda "şartsızlık" şartı üzerinde ısrar edilmediğini ortaya koydu.
       Bu durumda 27 Ocak Cenevre randevusu, karşılıklı yeni açılımlar için umut yaratıyor.
       * * *
      
KIBRIS sorunu ile yıllar boyunca meşgul olan ve New York'taki çalışmalara katılan Dışişleri bakanlığı Müsteşarı Korkmaz Haktanır, son gelişmelerle ilgili dünkü sohbetimizde, çözüm konusunda artık yeni bir temelin oluştuğunu söyledi ve sağlanan eşitlik statüsünü "bütün ortaklık zemininin anası" diye nitelendirdi...
       Deneyimli diplomata göre, "AB faktörü" artık Kıbrıs sorununun önemli bir boyutunu oluşturuyor. Şimdi bu yönde Ankara'da ve Lefkoşa'da ciddi çalışmalar başlıyor. KKTC ile AB arasında "kanalların açılması" sağlanacak. Hedef, "çözüm sürecinde AB faktörünü KKTC'nin lehine olumlu olarak kullanmak" olacak. Bu sayede Türk tarafının hem AB'yi kendi tezleri konusunda "aydınlatması" ve kendisine yakınlaştırması, hem de alanı tek başına Güney Kıbrıs'a bırakmaması mümkün olacak...
       Kısacası, 2000 yılının başlaması ile birlikte, Türk tarafı kıbrıs konusunda BM'den AB'ye kadar çeşitli platformlarda, yeni bir yaklaşımla, yoğun bir diplomatik atağa geçmeye hazırlanıyor. Haktanır'ın deyişi ile, "bize yakın çözüm için şimdi büyük şanslar var"...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr