Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Bu işte yıllanmış gazetecilere "Biz bu filmi daha önce görmüştük" dedirten bu senaryoda acaba bu kez bir "yenilik" olacak mı? Yani daha açıkçası, bu zirveden doğru dürüst bir şey çıkacak mı?Kimine göre, bu toplantının önemi, yapılabilmiş olmasıdır ve bu, yeni bir sürecin başlangıcıdır... Kimine göre ise, bu göstermelik, zoraki bir zirvedir ve bundan somut herhangi bir sonuç beklenmemelidir...Eğer bugünkü toplantıda, geçen yıl temmuz ayında yapılan benzer zirvede alınan, fakat bir türlü yaşama geçirilemeyen görüşme sürecinin yeniden canlandırılması yönünde bir mutabakat sağlanırsa, bu dahi bir başarı sayılacaktır. Ama bu süreç, bir önceki gibi, tıkanıp kalır mı, bunu tahmin etmek imkânsız tabii... YILLARDAN beri alışılagelen görüntü, bugün tekrar gözler önüne serilecek... Kıbrıs Türk ve Rum liderleri -Mehmet Ali Talat ile Tasos Papadopulos- Lefkoşa'da ara bölgedeki BM özel temsilcisinin ikametgâhı önünde kameralara gülümseyerek ve birbirlerinin elini sıkarak poz verecekler. Daha sonra BM özel temsilcisinin eşliğinde, kapalı kapıların ardında görüşmelere başlayacaklar... Bu arada gazeteciler dışarıda heyecanla bekleyecekler. Ta ki iki lider çıkıp kendilerine bu ilk toplantı hakkında birkaç söz söyleyinceye kadar... Bugünkü toplantı olsa olsa bir "start" işareti verebilir. Ancak yeni -veya yenilenen- bir süreçten söz ediyorsak, bunun başarılı olması için, tarafların artık kemikleşmiş olan pozisyonlarını değiştirmesi gerekir ki, açıkçası bu da şu anda pek olası görünmüyor.Karşılıklı pozisyonlar belli:Türk tarafı, adadaki iki ayrı varlığı, "siyasi eşitlik esasına dayalı olarak, ortak bir devlet yapısı" içinde görmek istiyor. Türkler Annan Planı böyle bir çözüm öngördüğü için referandumda "evet" demişlerdi...Rum tarafı ise, "iki kesimli, iki bölgeli federatif çözüm" ifadesini tekrarlayarak, Türk tarafının entegre olacağı "üniter bir devlet" tezini savunuyor. Rumlar da Annan Planı bu isteklerini karşılamadığı için referandumda "hayır" demişlerdi.O gün bugün, pozisyonlar değişmedi, aksine sabitleşti ve hatta katılaştı."Birleşik bir Kıbrıs" idealiyle işe başlayan M. A. Talat bile, Papadopulos yönetiminin inatçı tavrı karşısında derin düş kırıklığına uğradı. Annan Planı'na "evet" diyen Türklerin çoğu, "birleşme" umudunu yitirmeye başladı...Buna karşılık, Papadopulos başlangıç noktasındaki (yani pratikte Kıbrıs Türklerinin eşitliğini ve Türkiye'nin konumunu inkâr eden) pozisyonuna sımsıkı yapıştı. Rum halkının geniş bir kesimi de (yapılan anketlerin gösterdiği gibi) artık Türklerle birlikte yaşama arzusunu yitirdi...Bugün varılan nokta bu. Pozisyonlar aynı Şimdi nasıl bir formül bulmalı ki, Türklerin "eşit şartlarla devlet ortaklığı" parametreleriyle, Rumların "federal sistem içinde üniter devlet" ölçütleri örtüşebilsin?Günümüze dek diplomasi böyle sihirli bir formül bulamadı.Bugünkü zirvenin bu kısır döngüyü kırıp kıramayacağını göreceğiz.Eğer kıramazsa, "birleşik Kıbrıs" umudunun -ve hayalinin- büsbütün yok olması kaçınılmaz. Yani sonuç bugünkü statükonun ve bölünmenin pekişmesi olacaktır.Bunu Rum kesiminde de görenler var. Geçen hafta Avrupa Parlamentosu üyesi Marios Matsakis'in Kıbrıs'ta "iki devlet" seçeneğini ortaya atan konuşması bunun yeni bir göstergesi.Anlaşma olmazsa, olacağı budur.Papadopulos bugün toplantıya giderken, bunun "son tango" -veya uzlaşmak için son fırsat- olacağını düşünürse, iyi eder... skohen@milliyet.com.tr Sihirli formül gerek!