Yorum Sözünü etmek istediğimiz kriz, Kıbrıs'la ilgili.Önümüzdeki perşembe, Kıbrıs Rum Yönetimi, adanın etrafındaki suların dibinde, petrol ve doğalgaz araştırması yapacak yabancı şirketlere ruhsat verecek. Ve böylece, Doğu Akdeniz'de, enerji kaynakları "arama ve işletme" sürecini somut bir şekilde başlatmış olacak...Eğer Kıbrıs sorunu Rumlarla Türklerin siyasal eşitliğine dayalı -örneğin Annan Planı'nda öngörüldüğü- esaslara göre çözüme kavuşmuş olsaydı, denizin tabanında enerji kaynağı arayışını da, iki taraf el ele vererek yapacak, bundan ortaklaşa yararlanabilecekti.Ancak Rumların adanın tek sahibi olma hırsının sebep olduğu çözümsüzlük ve bölünmüşlük, denizaltındaki "nimetler"in adil bir şekilde paylaşılmasına da imkân vermiyor.Bu nedenle Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye, Papadopulos yönetiminin tek yanlı olarak petrol ve gaz arama çalışmalarına girişmesine şiddetle karşı çıkıyor. Türkiye, Rumların bu yönde ısrarlı davranmasının tehlikeli sürtüşmelere yol açacağı uyarısında bulunuyor. Rum yönetimi ise bu "tehditler"e meydan okuyor ve yoluna devam edeceğini söylüyor.Bu gidişle, önümüzdeki günlerde ve haftalarda, epey gerginlik yaşanacağa benziyor. BU haftanın sonundan itibaren, bir krizin işaretlerini bekleyin! Hayır, Ankara'daki cumhurbaşkanlığı krizini kastetmiyoruz. (Umarız 11. Cumhurbaşkanı'nın seçimi "kriz"siz gerçekleşir)... Türk ve dünya kamuoyu, Rum tarafının böyle bir petrol ve gaz arayışı içinde olduğunu, ancak bu yılın başlarında, o da, Papadopulos yönetiminin Mısır ve Lübnan'la "münhasır ekonomik bölgeler" üzerinde anlaştığı ve yabancı şirketlerle bağlantılar kurduğu haberlerinin yayımlanması üzerine öğrenmişti. Oysa, Rumlar yıllardan beri bu çalışmaları sessizce yürütüyorlardı.Rum yönetimi geçen yıl bir Norveç firmasıyla (PGS) anlaşmış, ilk jeofizik bulguları sağladıktan sonra, esas araştırma bölgelerini de belirlemeye başlamıştı.Uzmanlara göre, bu bölgelerde (denizin 400 ila 3 bin metre derinliğinde) 400 milyar dolarlık bir petrol ve gaz rezervi yatıyor.Rum yönetimi, bu kaynakların kullanılır hale getirilmesi için, yoğun bir uluslararası siyasal ve ekonomik kampanya açtı. Bu işi yapabilecek yabancı şirketlere, 16 Ağustos'a kadar tekliflerini getirmelerini istedi ve o tarihten sonra da gerekli ruhsatı vereceğini ilan etti. Rum basınına göre, aralarında ABD'den Çin'e kadar, çeşitli ülkelere mensup 6 veya 7 şirket bu işe talip... Sessizce adım adım... Rum tarafı, hukuki argümanlarının avantajını doğrusu iyi değerlendiriyor. Bu tezin özü şu: Kıbrıs egemenlik haklarını kullanıyor. Ayrıca, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne ve diğer anlaşma ve kurallara uygun hareket ediyor...İlk bakışta bu görüş evrensel değerlere göre makul ve hukuki göründüğü için, uluslararası çevrelerde de ilgi ve bir hayli de kabul görüyor. Ancak bu argümanın sakat tarafı şu: Bu anlaşmaları yapan Rum hükümeti, tüm adayı temsil etmiyor. Dolayısıyla, Türk tarafıyla danışmadan aldığı tek yanlı kararlarının meşruluğu tartışılır. Nitekim Türk tarafının hukuki argümanında ağırlık noktası da bu.Rumlar uluslararası pozisyonlarından aldıkları cesaretle yollarına devam edecekler mi? Türk tarafının elinde bunu önleyecek ne gibi enstrümanlar var? Bu kriz çatışmaya kadar gider mi?.. Yanıtlar yarın... skohen@milliyet.com.tr "Yarım" devlet