Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Korkulan şey oldu: Fransa Millet Meclisi Ermeni soykırımını inkâr edenlere ceza getiren yasa tasarısını kabul etti. Böylece Türkiye ile Fransa arasında nereye varacağı belli olmayan yeni bir kriz dönemine giriliyor.
Fransız hükümetinin ve politikacılarının, Türkiye’nin tepkisini ve olası mukabelesini bile bile bu kararı almakta ısrar etmesi, Ankara ile bir sürtüşme ve gerginlik sürecini göze almış olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin de karşılık olarak bir dizi yaptırımı hayata geçirmeye hazırlanması, ikili ilişkilerin bozulmasını artık kaçınılmaz saydığını ortaya koyuyor.
Gelinen noktada ne yazık ki iki taraf şimdi bu krizden kimin daha zararlı çıkacağının hesabını yapmakla meşgul. Tabii ikisi de karşı tarafın daha zararlı çıkacağı iddiasında.
Ama gerçek şu ki, bu olanlar ne Fransa’nın, ne de Türkiye’nin yararına. Kaldı ki, ne Fransız Meclisi’nin kararı Türkiye’nin bilinen tutumunu değiştirecek ne de Türkiye’nin uygulayacağı yaptırımlar, kimilerinin düşündüğü gibi Fransızların canını fazla acıtacak.
Meclis’in kararı ve Türkiye’nin tepkisi, daha şimdiden iki taraf arasında da yeterince güvensizlik yaratıyor.
* * *
Türk kamuoyu “Ermeni soykırımını inkâra ceza” tasarısından ancak son günlerde haberdar oldu, ama bununla ilgili hazırlıklar haftalardır devam ediyordu. Yani bu girişim, birdenbire gerçekleşmiş değil.
Bunun şu sırada olmasının başlıca nedeni, sıkça tekrarlandığı gibi, iç siyasetle ilgilidir. İktidardaki UMP cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça (nisanda) Ermeni kökenli seçmenlerin oylarını kazanma derdine düştü. Muhalefetteki Sosyalist Parti de onun gerisinde kalmak istemedi...
Seçim faktörünün veya oy avcılığının bu yasa tasarısının meclise getirilmesinde ve onaylanmasında önemli bir rol oynadığı açık. Ancak bu meselede tüm partilerin (Milliyetçilerden Komünistlere kadar) görüş birliği içinde hareket ettiğini de göz ardı etmemeli. Dünkü olayda da görüldüğü gibi, Fransız siyasetçileri arasında daha bağımsız hareket edebilen çok az kişi var.
Ama bizce bu tasarının gelmesinde “Sarkozy faktörü”nün büyük payı var. Fransız lideri geçen ekimde Ermenistan’a yaptığı ziyarette bu konudaki tutumunu açıkça dile getirmiş ve gereken sinyali vermişti. Son günlerde sergilediği tavır (Cumhurbaşkanı Gül’ün telefonunu yanıtsız bırakması gibi) kendisini bu meseleye ne kadar angaje ettiğini ve Türkiye’yi amiyane tabiriyle “pek tanımadığını” ortaya koydu. Bu Sarko’nun tipik karakteridir. Kaldı ki, Sarkozy’nin Türkiye’ye sempatisi olmadığı, onu bir rakip olarak gördüğü ve fırsat buldukça Erdoğan’ın önünü kesmeye veya onun önüne geçmeye çalıştığı biliniyor.
Bütün bunlara ilaveten, Fransızlar arasında soykırım konusunda yıllardan beri biriken önyargıların ortaya çıktığı, bu yönde Ermeni yanlısı her girişimin destek gördüğü unutulmamalı...
* * *
Fransa’yı bu yola iten nedenler ne olursa olsun, parlamentonun bir rezaletidir. Dünkü oylamaya meclis mevcudunun ancak onda birinin katılması bunun bir parçası.
Parlamenterlerin soykırım iddiası gibi hassas bir konuda tarihi gerçekleri araştırmadan, üstelik ifade ve tartışma özgürlüğünü ortadan kaldırıp cezai müeyyidelere tabi tutması da başka bir rezalet.
Umarız Fransızlar çok geçmeden bu hatanın farkına varırlar.
Her şeye rağmen Fransa’nın önünde bir fırsat var: Meclisten çıkan yasa tasarısını senatoya hiç götürmemek veya orada reddetmek...
Bu olmazsa ve tasarı yasalaşıp yürürlüğe konulursa, Türk-Fransız dostluğu ve ortaklığı, bunun ilk kurbanı olacaktır.
Bu ise her iki tarafın da zararına...