Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GAZZE’deki trajik durum dün, savaşın 20. gününde, daha da tırmandı. Bu kez İsrail kuvvetleri yarım milyon Filistinlinin yaşadığı kentin merkezine girdi, buradaki evleri ve bu arada BM’nin ve bazı yabancı yayın organlarının ofislerinin bulunduğu binaları vurdu...
Bu durum daha ne kadar böyle devam edecek? İsrail’in askeri ve siyasi amacı nedir? Uluslararası camia neden bu kadar aciz kalıyor? Silahları susturabilecek bir güç yok mu?
İsrail’in dünkü saldırıları, başta tasarladığı gibi, askeri harekâtın üçüncü aşamasına geçildiğini gösteriyor. Önce havadan bombardımanla başlayan, daha sonra kara harekâtıyla devam eden bu saldırıların üçüncü aşaması, kent merkezini hedef olarak öngörüyordu. Demek ki İsrail, BM Güvenlik Konseyi’nin kararına ve çeşitli merkezlerden gelen baskılara rağmen, askeri stratejisini kendi bildiği gibi, uygulamak kararında. Ama nereye kadar ve daha ne kadar zaman?
Bu soru, İsrail’in Gazze’deki saldırılarının siyasal amaçlarının ne olduğu konusuyla ilintili. Yani İsrail’in niyeti, Hamas’ı roket saldırılarını sürdüremeyecek hale getirip onu etkisizleştirmek mi, yoksa bunun ötesinde onu tamamen saf dışı etmek veya ortadan kaldırmak mı?

Dünya aciz kaldı...
BU konuda İsrail’in askeri ve siyasi liderlerinden farklı sesler yükseldiği için, İsrail’in esas stratejisinin ne olduğu hale açık değil. Ama belli ki, bu strateji şimdilik daha bir süre saldırıları devam ettirmeyi ve mümkün olduğu kadar Hamas’ı etkisizleştirmeyi amaçlıyor.
İsrail’in bir insanlık dramına yol açmak ve bütün dünyanın şimşeklerini üstüne çekmek pahasına bu stratejisini sürdürmesi eskiden beri uyguladığı bir doktrinin parçasıdır. Bu doktrin kendi güvenliği ve bekası için tek yanlı hareketi mubah görüyor. Bunu yaparken de kendi gücüne -ve bazen karşı tarafın zaaflarına ve uluslararası camianın çaresizliğine- güveniyor...
Nitekim Gazze olayında, çeşitli faktörler nedeniyle, Arap ülkelerinin, İslam dünyasının ve uluslararası camianın tepkisi söylemden ibaret kaldı.
Ne var ki, İsrail’in itibarı ve imajı bu olayda ciddi bir darbe yedi, bazı ülkelerle ilişkileri yara aldı.
İsrail, sivilleri hedef almadığını, ama Hamas’ın kalabalık yerlerde sığındığını ve hatta onları bir kalkan olarak kullandığını belirterek, birtakım binaların hedef alınmasını haklı göstermeye çalışıyor. Ancak İsrail stratejistleri bu saldırıları başlatmadan önce, Gazze’nin nüfus yoğunluğunu düşünmediler mi?
Öte yandan, bu dramın cereyan etmesinde, Hamas yönetiminin de mutlaka İsrail’i yok etmek niyetiyle, daha önce uzlaşma sinyallerini vermemesinin ve halkını böyle bir tehlikeyle karşı karşıya bırakmasının da payı vardır.

“Umudumuz Obama”
ŞİMDİ İsrail’in saldırılarına son vermesi için iki umut var. Biri, günlerden beri Kahire’de cereyan eden müzakerelerin bir ateşkes anlaşmasıyla sonuçlanması. Dün gelen haberler, İsrail’in de, Hamas’ın da böyle bir anlaşmaya yakınlaştıklarını gösteriyor.
Ama açıkçası asıl umut, ABD’de, daha doğrusu Barack Obama’da. Yeni Başkan önümüzdeki salı günü Beyaz Saray’da işe başlıyor. İsrail’i durdurabilecek belki de tek güç ABD. Obama bütün dünyada ve özellikle Arap âleminde büyük beklentiler yarattı. Şimdi bu beklentileri yerine getirmek, selefinden farklı bir perspektifle Ortadoğu sorunlarına yaklaşmak onun elinde.
Bu düşünce, Gazze’deki saldırıların birkaç gün içinde son bulacağı umudunu veriyor.