Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İsrail Sanayi Bakanı Ben-Eliezer arasında Brüksel’de gerçekleşen görüşme, Türk-İsrail ilişkilerindeki krizin çözümü için bir umut yaratmışsa da, durumun yakında düzelmesi olasılığı bir hayli zayıf görünüyor.
Eğer bu “gizli” buluşma gerçekten gizli kalsaydı ve “sakin diplomasi”nin yolunu açsaydı, herhalde iki taraf da son günlerde görüldüğü gibi medyanın önünde birbirlerine karşı gerginliği tırmandıran sert sözler söylemekten kaçınırdı...
Öfkeli bir üslupla yapılan beyanlar, başta benimsenen katı pozisyonları yansıtıyor.
Türk tarafı özür, tazminat ve uluslararası soruşturma temelindeki koşulların yerine getirilmesini talep ediyor ve aksi takdirde -Davutoğlu’nun Kırgızistan dönüşü gazetecilere söylediği gibi- İsrail ile ilişkilerin kesilmesine kadar gidecek ‘yol haritası’nı uygulayacağı uyarısında bulunuyor...
İsrail tarafı Başbakan Netanyahu’nun deyişiyle asla özür dilemeyeceğini ilan ediyor ve Türkiye’nin uyarısını -İsrail hükümet sözcüsüne göre- bir ültimatom veya tehdit olarak algılıyor.

Diplomasi yolu
Bu söz düellosuna rağmen, diplomasinin devrede kalma şansı zayıflamış değil.
İlk bakışta birbirine zıt pozisyonların yol açtığı derin uyuşmazlığın halledilmesi imkânsız. Ancak diplomasi, hassas konularda farklı bir yaklaşım ve üslupla uzlaşıcı formüller üretebilir. Başarı garantisi olmasa da, en akılcı yol, bu yöntemi denemektir...
Bunun için de önümüzde bir fırsat var: Washington’da bugün gerçekleşecek olan Obama-Netanyahu görüşmesi...
Bu görüşmede ele alınacak olan konulardan biri de “Mavi Marmara” baskınından sonra Türk-İsrail ilişkilerindeki kriz. Obama, daha önce Erdoğan’ın Toronto buluşmasında söylediklerinin ışığında, bu meselede daha aktif bir rol oynamaya kararlı. Çünkü ABD, Ortadoğu’daki iki müttefiki arasında böyle bir krizin çıkmasından çok rahatsız. Bu krizin devamını da kendi stratejik çıkarları açısından tehlikeli görüyor.
Obama’nın bu konudaki hassasiyeti bilindiği için, Brüksel’deki Davutoğlu-Ben-Eliezer buluşmasının da Amerikalılar tarafından telkin edildiği veya düzenlendiği haberi çıktı. Oysa Davutoğlu dünkü demecinde Obama’nın aslında bu buluşma fikrinden habersiz olduğunu ve bunu Başbakan Erdoğan’ın Toronto’daki görüşmesi sırasında ona bildirdiğini açıkladı...
Tabii şimdi beklenen şey, Obama’nın Netanyahu üzerinde Türkiye’nin İsrail’den talepleri konusunda baskı yapmasıdır. Bunu ne şekilde yapacak, bunda ne kadar başarılı olacak, göreceğiz. Ancak Obama’nın devreye girmesi, bu krizin çözümü için diplomatik çabalara bir ivme kazandırabilir.

Hasar onarma yöntemi
Gerçekten şu anda gereken şey, iyi bir “kriz yönetimi” ile, “sakin diplomasi”nin yolunu açmak ve hasarı en kısa zamanda onarmaktır.
“Mavi Marmara” saldırısı, izleri pek kolay silinemeyecek vahim bir olaydır. Bunun yarattığı kriz sürdükçe ve tırmandıkça, sadece “hükümetler arası” değil, “halklar arası” ciddi düşmanlıklara yol açacaktır. Son haftalarda iki tarafta da bunun kaygı verici işaretleri verildi.
Olayın böyle boyutlar alması ve ilişkilerin kopma noktasına gelmesi aslında ne Türkiye’nin ne de (özellikle) İsrail’in yararınadır. Bundan sonraki adımlar, böyle bir durumun yol açacağı büyük zararlar hesaplanarak atılmalıdır.
Bu nedenle yapıcı bir “kriz yönetimi”ne daha büyük şans tanımak gerekiyor...