Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ANKARA'da bu hafta rakip Iraklı Kürt grupları KDP ve KYB temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilen toplantı ve hemen bunun ardından KYB lideri Celal Talabani ile yapılan görüşmeler, bir süredir unutulan Kuzey Irak'taki duruma dikkatleri yeniden çekmiş bulunuyor.
Türkiye ve ABD'nin ortak başkanlığındaki KDP - KYB toplantısı, Kuzey Irak'ta aylarca süren iç savaştan sonra geçen ekim ayında başlatılan "Ankara süreci"nin yeni bir halkasını oluşturuyor. Bu sürecin amacı, Barzani ile Talabani güçleri arasında sağlanan ateşkesi pekiştirmek ve ortak yerel yönetim konusunda anlaşmalarına yardımcı olmaktır.
Ankara'daki toplantıda, bu yönde bazı ilerlemeler kaydedildi. Rakip gruplar bir araya gelip, ateşkesi koruma kararlılığını gösterdi. Önümüzdeki ay, Türkmenlerden ve Süryanilerden oluşan bir Barışı Denetleme Gücü göreve başlayacak. Ayrıca taraflar, en büyük anlaşmazlık (ve çatışma nedeni) olan, gelirlerin paylaşımı konusunda bir mekanizma kurmaya karar verdiler. Aynı şekilde eğitim, sağlık gibi konuları ele alacak bir komite oluşturulacak.
Bu ufak adımlar, en azından "Ankara sürecini" ve tarafların savaşma yerine uzlaşma arzusunu canlı tutuyor. Son 3 ayda Kuzey Irak'ı dünya kamuoyuna unutturan nisbi sükunet, ortak Türk - ABD girişiminin sonuç verebileceği umudunu veriyor...
* * *
TÜRKİYE açısından Ankara toplantısı ve Talabani ile yapılan görüşmeler şu iki gerçeği ortaya koydu:
1- Türk diplomasisi, "Ankara süreci" ile etkinliğini kullanıyor ve Kuzey Irak'taki gelişmelere yön verebilecek aktif duruma gelebiliyor.
Geçen yıl, İran ve Suriye'nin - ve tabii Bağdad rejiminin - olayları yönlendirmeye çalıştıklarını, bunun da Kürtler arasındaki çatışmaları daha da kızıştırdığını unutmayalım. Şimdi inisiyatifi Türkiye - ABD ile ortaklaşa - elinde tutuyor...
2- Türkiye için önemli olan, Kuzey Irak'ta PKK faaliyetlerinin kontrol edilebilmesidir.
Bunun için de yerel Kürt makamlarının desteğine ihtiyaç vardır. Barzani ile daha önce de bu bağlamda bir işbirliği sağlanmıştı. Talabani ise yan çiziyordu. Şimdi Ankara süreci içinde her iki grubun desteği sağlanmaya çalışılıyor.
Talabani, Ankara'daki demeçlerinden de anlaşıldığı gibi, PKK'yı barındırmamaya, hatta onu dışlamaya kararlı. Bu KYB liderlerinin tutumunda önemli bir değişikliktir.
Barzani ise Türkiye ile işbirliği politikasından ayrılmıyor, ama kendi kontrolündeki bölgede PKK varlığının yarattığı sorunlar nedeni ile, biraz daha ihtiyatlı veya mesafeli davranmak zorunda kalıyor.
KDP temsilcisinin, Ankara'da yayınlanan bildirinin Türkiye'nin güvenliğine (yani PKK faaliyetlerine) ilişkin maddeye çekince koyması, bunun bir işareti. Türk yetkililer, Barzani'nin "fazla afişe olmamak" ve PKK'ya bir koz vermemek için böyle hareket ettiğini düşünüyorlar. Yani Ankara'nın kanısı (veya umudu), pratikte Barzani'nin PKK'yı kontrol etmek konusunda, Türkiye ile işbirliğini sürdürmeye devam edeceğidir.
Ankara'da Barzani'nin temsilcisine, KDP'nin Atruş Kampı konusunda alacağı tavrın bir "test" sayılacağı açıkça bildirildi.
Bu kamp, haftaya - 21 Ocak'ta - BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından resmen kapatılıyor. Buradaki göçmenlerin yaklaşık yüzde 80'i Türkiye'ye dönmek istiyor. Ama, 400 kadar silahlı PKK'lı (veya yanlısı) bunu engellemeye çalışıyor. Barzani'den istenen, duruma el koyması ve göçmenlerin Türkiye'ye nakline yardımcı olmasıdır. Tabii diğer bir beklenti de, kampın kapanmasından sonra, burada kümelenen PKK'lıların da kontrol altına alınmasıdır. Türk yetkililer "Barzani'ye ne kadar güvenebileceğimizi şimdi göreceğiz" diyorlar...
* * *
TALABANİ'nin tavır değişikliği, Ankara'ya iki Kürt grubu karşısında daha dengeli davranmak olanağını veriyor.
Talabani, bir ara İran ve Suriye'ye iyice yaslanmıştı. Şimdi bu ülkelerden kendisine fazla hayır gelmeyeceğini, Türkiye ile yakınlaşmanın daha yararlı olacağını anlamış görünüyor. En önemlisi, Talabani artık PKK'yı kendi halkı ve yönetimi için de ciddi bir tehlike olarak görüyor.
Nedenleri ne olursa olsun, bu tutum değişikliği, Kuzey Irak'ta durumu şimdi Türkiye'nin lehine çeviriyor.
Ancak buna fazla güvenmemek ve aşırı iyimserliğe kapılmamak gerek. Kuzey Irak'taki gerçeklerin icabı bu!..