Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Erdoğan'ın Lübnan'ı "sebebi ziyareti"ni hatırlarsak, şüpheci zihinlerde beliren sorulara yanıtı kolaylıkla bulabiliriz. Başbakan, tarihi çok daha önce belirlenen "Arap Ekonomik Forumu" adlı konferansa "onur konuğu" olarak ve açılış konuşmasını yapmak üzere davet edilmiştir. Bu toplantı da, Beyrut'ta yapılmaktadır.* * *BAŞBAKAN'ın böyle bir davete icabet etmemesi doğru olmazdı. Etmemesi için zaten bir neden de yok. Evet, Lübnan'da halen devam eden bir seçim süreci var. Yani Erdoğan'ın görüşeceği Lübnanlı liderler, bu pazar tamamlanacak olan seçim sürecinin sonunda değişebilirler (ki öyle görünüyor). Ama zamanlama olarak Forum'un toplantısı öyle denk geldi. Zaten Başbakan'ın Beyrut'a gitmesi, Lübnan'a "resmi bir ziyaret" niteliğinde değil.Erdoğan'ın ABD ziyaretinin hemen ardından Beyrut'a gitmesinde Washington'a karşı bir "defi" olarak bakmak için de bir neden yok. Türk liderlerinin Suriye'yi ziyaretlerine tepki gösteren Bush yönetimi, farklı nitelikli bu Lübnan gezisinden rahatsız görünmüyor.Nihayet, bu gezide Türkiye'nin üstlendiği olağanüstü bir misyon da aramamak lazım. Ancak Başbakan'ın bu vesileyle gerek Forum'daki konuşmasında, gerekse Lübnanlı yetkililerle görüşmelerinde, "reform, demokrasi, dünya ile bütünleşme" yönünde mesajlar vermesi de beklenebilir.* * *ASLINDA Türkiye, bölge ülkelerine her fırsatta bu yönde telkinlerde bulunuyor. Dışişleri Bakanı Gül, Arap ve İslam dünyasına çağdaşlaşma, demokratikleşme ve dünyaya açılma çağrılarını en az iki yıldır çeşitli forumlarda yapıyor. Başbakan da çeşitli İslam ülkelerini ziyaretlerinde bu yönde mesajlar veriyor.Türk yetkililerinin bu bağlamda vurguladığı husus, Ortadoğu'da veya daha geniş olarak İslam dünyasında, "dönüşüm"ün dıştan dayatmalarla değil, iç dinamiklerle gerçekleşmesinin daha doğru olacağıdır.Gerçi son dönemde Gürcistan'da ve Ukrayna'da demokrasiye ve liberal düzene geçiş, halk hareketleriyle ve kansız devrimlerle mümkün olmuştur. Ama siyasal, ekonomik, sosyal kültürel dokuları çok farklı olan "geniş Ortadoğu" coğrafyasındaki ülkelerin tıpatıp aynı deneyimleri -ve de sonuçları- yaşaması beklenemez. Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'ya ve Orta Asya'ya kadar uzanan geniş bölgede, değişimin kendi şartları altında gerçekleşmesi, herhalde daha zor olacak ve daha çok zaman gerektirecektir...* * *NE var ki, bu coğrafyada da "dönüşüm" yönünde bir hareket başlamış bulunuyor. Lübnan'da olup bitenler bunun bir göstergesi. Bu yılın başlarında Beyrut sokaklarında Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi talebiyle başlayan halk hareketi, sadece bu amacın gerçekleşmesini sağlamakla kalmadı; aynı zamanda ülkenin daha demokratik, liberal ve "temiz" bir rejime kavuşmasının yolunu da açtı.Dört aşamalı bir seçim sürecinin sonuna yaklaşan Lübnan, gerçekten demokrasi sınavında başarılı görünüyor. Gelecek pazar günkü "final"den sonra oluşacak olan yeni parlamento, herhalde Lübnan'ın etnik, dinsel, ideolojik, sosyal mozaiğini yansıtacak.Bütün mesele görüşleri ve çıkarları farklı bunca grubun ve liderin, yeni yönetimi oluştururken, uzlaşabilmesi ve ülkedeki birlik ve istikrarı korumayabilmesidir. Lübnan bunu başarırsa, diğer bölge ülkeleri için de bir örnek ve cesaret kaynağı olacaktır. skohen@milliyet.com.tr BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD gezisinin hemen ardından Lübnan'a gitmesi, bir dizi soruya yol açtı: Şimdi bu ziyaretin zamanı mıydı?.. Bu, ABD'ye bir meydan okuma anlamını mı taşıyor?.. Yoksa Başbakan belirli bir misyonla mı Beyrut seferini gerçekleştiriyor?..