Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mısır’ın şimdiki trajik duruma düşmesinde ideolojik uyuşmazlıktan iktidar kavgasına kadar çeşitli nedenler akla gelebilir. Ama temelde -tek kelimeyle ifade edebileceğimiz- belirleyici bir faktör var: o da, tahammülsüzlük...
Eğer Arap Baharı ile birlikte demokrasi umutlarının yeşerdiği bir dönemde Mısırlılar siyasi gelecekleri konusundaki tutumlarında bu kadar ayrışmasalardı ve birbirlerine karşı bu kadar zıt gitmeselerdi, şimdiki kanlı bıçaklı duruma gelmezlerdi.
Oysa geçen temmuz ayına kadar işler -birçok sorun ve aksamalara rağmen- yolunda gidiyordu.
Bir yıllık Mursi iktidarından memnun olmayan, şikâyet eden çok kişi vardı. Bunlar -büyük sayıda- Tahrir Meydanı’nı doldurdular, Müslüman Kardeşler’in (İhvan) politikalarından duydukları kaygıları dile getirdiler ve sonunda Cumhurbaşkanı Mursi’nin istifa etmesini istediler.
Mursi’nin bu taleplere karşı tepkisi kesin ve sert oldu. Seçilmiş, meşru bir lider olarak, işine bildiği gibi devam etmeye kararlı idi. Kendisini geniş bir kitlenin desteklediğinden de emindi. Nitekim Tahrir Meydanı’nda toplanan laik-liberal eğilimli yüz binlere karşı, Kahire ve diğer kentlerdeki meydanlarda milyonlarca İhvan destekçisi bir araya geldi. Artık Mısır’da meydanlar, Mısır halkının kutuplaşmış halini yansıtıyordu...

Kaçırılan fırsatlar
Aslında o sırada bu uyuşmazlığın sokaklarda değil, siyaset odalarında halledilmesi mümkün olabilirdi: Yeter ki taraflar makul bir çözüm üzerinde uzlaşsınlar...
Oysa bunun aksi oldu: İki taraf da sorunu masada değil, meydanlarda halledebilecekleri düşüncesiyle hareket etti. Bu zıtlaşmanın temelinde toplumun iki kesiminin uzlaşmasını engelleyen tahammülsüzlük duygusu yatıyor.
Bu zıtlaşma sonucunda 3 Temmuz’da askeri darbe oldu. Mursi tutuklandı, demokratik süreç askıya alındı. Bu kez olayı protesto etmek ve eski yönetimi işbaşına getirmek amacıyla İhvan yanlıları sokaklara döküldüler, pasif direnişe geçtiler.
Ramazan sırasında sorunun uzlaşarak çözümlenmesi fırsatı vardı. Bu amaçla dışarıdan (AB’den) arabuluculuk girişimleri oldu. Ama kimse geri adım atmak istemedi, ara formüller dahi kabul görmedi.
Bu kez zıtlaşma askeri yönetimin Mursi yanlısı göstericileri kaba kuvvetle dağıtma noktasına geldi. Bu haftaki katliamla, Mısır yakın tarihinin en kritik dönemine girdi...

Kan, kin, nefret...
Daha önce kaçırılan fırsatlardan sonra, ne yazık ki bugün gelinen noktada ufukta yeni bir fırsat da görünmüyor. Daha doğrusu, bu kadar kan, kin, öfke ve nefretten sonra, Mısır toplumundaki rakip kesimlerin bir araya gelip uzlaşması ve iki ay öncesine kadar iyi gittiği sanılan demokrasi yolunun tekrar açılması şansı çok düşük.
Mısır’da daha ileri bir demokrasi hayali askeri müdahaleyle ağır bir darbe yedi. Bugün siyasi yaşamın geleceği bir yana, günlük yaşam, can ve mal güvenliği tehlikede.
Bu badireden kurtulmak için Mısır’da toplumun çeşitli kesimlerinin (dinci, laik, Sünni, Hıristiyan, solcu, sağcı) eski tahammülsüzlüklerini bırakıp daha hoşgörülü ve uyumlu davranmayı öğrenmeleri gerekir.