Artık gün geçmiyor ki, Türk - Yunan yakınlaşması hakkında yeni bir haber çıkmasın. İşin ilginç yanı, bu yakınlaşmanın - bazı çatlak seslere rağmen - sadece iki ülke yetkililerinin değil, fakat iki halkın çeşitli kesimlerinin içten gelen çabaları ve jestleri ile gerçekleşmekte olmasıdır. Son örnek: Depremzedeler yararına İstanbul'da Türk ve Yunan sanatçılarının katılımı ile düzenlenen konser. Ve bunun yarattığı ilgi ve sempati...
Atina'da ve Ankara'da artık hiç kimse, bu tür etkinliklerin yararlarını sorgulamıyor.
Halklar arasındaki yakınlaşmanın, anlaşmazlıkların çözümlenmesi için elverişli bir ortam yarattığı konusunda şimdi yaygın bir kanı var...* * *
BİZ öteden beri halklar arasında güven artırıcı temasların, düşmanlık yerine dostluk duygularının sergilenmesine ve sonuçta politikaların da uzlaşma yönünde yumuşamasına yol açabileceğini savunanlardanız. Bu amaçla Türk ve Yunan meslektaşlarımızla katıldığımız toplantıların (bazen hüsrana uğramakla beraber) yararı konusundaki inancımızı koruduk.
Şimdi güven artırıcı çalışmalar çerçevesinde Türk ve Yunan gazetecileri, sanatçıları, aydınları ve işadamları arasında bir temas süreci başlıyor. Bu toplantılardan biri bu hafta sonu Atina'da düzenleniyor. Gelecek ay da geçen yıl başlamış olan bir başka görüşme süreci çerçevesinde Türk ve Yunan yazarları, aydınları ve emekli diplomatları bir araya gelecekler...
* * *
BENZER bir süreç Kıbrıs'ta da başlatılmaz mı?Hemen hatırlatalım ki, Kıbrıs Türk ve Rum halkları arasında geçmiş yıllarda zaman zaman bu gibi temaslar yapılmıştır. İki tarafın gazetecileri, aydınları, sendikacıları, işadamları adada veya üçüncü ülkelerde toplanıp, kendi alanlarında yakınlaşma ve işbirliği olanaklarını aramışlardır.
Ne yazık ki AB'nin Lüksemburg zirvesindeki talihsiz kararından sonra, bu tür temaslar kesilmiştir.
Ama şimdi, Türk - Yunan yakınlaşması, iki kesimde bazı sivil toplum kuruluşlarının ve aydınların "neden biz de oyle yapmayalım" sorusunu sormalarına yol açmış bulunuyor. Örnek: Dün KKTC'de aralarında memurların ve öğretmenlerin de bulunduğu 8 sendika, Kıbrıs Türkleri ile Rumları arasında yakınlaşmaya katkıda bulunacak bir konserin (tercihan Livaneli ve Theodorakis'in de katılımı ile) Lefkoşa'nın ara bölgesinde yapılması fikrini ortaya attı.Bu ve benzer etkinlikler ortaklaşa neden gerçekleşmesin?
Buna her iki tarafta, sadece aydınların veya sendikaların değil, aynı zamanda söz sahibi bazı politikacıların da taraftar olduklarını görüyoruz...
* * *
KIBRIS'taki durumun, Türk - Yunan ilişkilerinden farklı olduğu ve dolayısı ile böyle temaslar için halen müsait bir ortam bulunmadığı öne sürülebilir.
Durumun farklı olduğu doğrudur. Ama böyle bir ortam yaratmak için zamanın elverişli olmadığı düşüncesi yanlıştır. Türk - Yunan yakınlaşmasına yol açan temaslar için de öyle düşünenler vardı.
Kıbrıs'ta iki taraf birbirinden tamamen kopmuş olarak yaşıyor. Özellikle genç kuşak birbirini hiç tanımıyor. Oysa 1990'ların başlarında yapılan karşılıklı temas ve ziyaretlerin Rumların üzerinde Türkler lehinde bir etki yarattığı görülmüştür.
Kaldı ki, Türk tarafının bu temaslardan çekinecek bir yanı olmaması gerek.
Halklar arasındaki temaslar, şu sırada yoğunlaşan çözüm arayışlarına da katkıda bulunabilir...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr