Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

PAKİSTAN ve Afganistan liderlerinin katılımıyla dün İstanbul’da yapılan üçlü zirve, Türkiye’nin bölgesel sorunların çözümünde oynadığı aktif rolü bir kez daha ortaya koydu.
Bu toplantının Pakistan ile Afganistan arasında gerginliğin yükseldiği bir zamana rastlaması, Türkiye’nin ihtilaf halindeki bu iki lideri bir araya getirme girişiminin önemini artırmış bulunuyor.
Nitekim Başkan George W. Bush’un zirve öncesi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e telefon edip bu inisiyatifi övmesi, bunun bir göstergesi.
Aslında Afganistan ile Pakistan arasında ilişkiler ve diyalog kopuk değil. Ama özellikle son zamanlarda Pakistan’ın kuzeyinden Afganistan’a terörist grupların sızması, Kâbil ile İslamabad arasında ciddi bir kriz yaratmıştır. O kadar ki Afgan lideri Hamid Karzai, son demeçlerinde açıkça Pakistan’ı bu sızmaları durdurmamak ve Taliban ve El Kaide gibi örgütlerin kendi topraklarında faaliyette bulunmalarına göz yummakla suçlamıştır.

Tek başına olmaz
PAKİSTAN yönetimi bu suçlamalar karşısında, teröristlere karşı mücadelede elinden geleni yaptığını belirtiyor. Gerçek şu ki, Pakistan hükümeti, ülke içindeki (ve özellikle Kuzey bölgesindeki) militan grupları saf dışı etmek konusunda çok zorlanıyor ve açıkçası, bu mücadelede pek başarılı olamıyor.
Bunun önemli bir nedeni de ülkede bu tür eylemlere öteden beri arka çıkan adeta bir “derin devlet”in bulunması, örneğin istihbarat örgütünün (ISI) bir kesiminin de bu tür faaliyete bulaşmış olmasıdır...
Kuşkusuz Pakistan’ın, bizzat kendisi için de ciddi bir tehdit oluşturan radikal grupların faaliyetine son vermek amacıyla bundan sonra çok daha kararlı hareket etmesi ve daha etkin tedbirler alması zorunludur.
Bunu tek başına başarması mümkün değil. Bölgeyle ilgilenen dış güçlerin- ve tabii komşu ülkelerin- bu çabalara aktif olarak katılması gerekiyor.
Pakistan’ı suçlamakla ve hele onu izole edecek ve yöneticilerini büsbütün çaresiz bırakacak baskılarla bir sonuç alınamayacağı açık. Bunun en iyi yolu, Pakistan hükümeti ile daha sıkı bir işbirliğine girmek ve onun bu yönde çabalarını artırmasını sağlamaktır.

Çok boyutlu amaç
TÜRKİYE’nin yapmaya çalıştığı da budur.
Türk diplomasisi, Pakistan-Afgan krizinde, öncelikle iki tarafın birbirini daha iyi anlamasına, aralarındaki güvensizliğin giderilmesine ve bir işbirliği zemininin oluşturulmasına yardımcı olmak istiyor.
Ankara bu yönde ilk girişimini geçen yıl gerçekleştirmişti. Dün İstanbul’da yapılan toplantı bu süreçte atılan yeni bir adım oluyor.
Bunda güdülen amaç, çok boyutludur. Yani gündemi sadece terör ve güvenlik sorunu oluşturmuyor. Bu önemli sorunun dışında, ekonomik projelerden uyuşturucuyla mücadeleye kadar çeşitli konularda işbirliği olanakları araştırılıyor.
Türkiye taraflar arasında böyle bir yakınlaşma sağlayabilecek nadir ülkelerden biridir. Bunun birçok nedeni var: Her şey önce ilgili taraflar Türkiye’ye güveniyor, onun devreye girmesini arzu ediyor. Zira Ankara’nın her iki tarafla da çok samimi ilişkileri var... Türkiye’nin bu tür diplomatik girişimlerinde geçmişten gelen deneyimi var... Türkiye’nin böyle bir rol üstlenirken, herhangi bir art niyeti veya gizli ajandası yok. Amacı bölgede istikrarı koruma ki, bu da kendi çıkarınadır... Nihayet şimdiki iktidar, böyle misyonlar üstlenmek konusunda çok istekli...
Pratikte elde edilen sonuçlar ne olursa olsun, Ankara’nın bölgesel sorunlarda oynadığı rol, Türkiye’yi uluslararası ilişkilerde öne çıkarıyor ve ona itibar kazandırıyor.
NOT: Bayram münasebetiyle okuyucularımıza sağlık, huzur ve mutluluk diler, tatil sürecinde yazılarıma ara vereceğimi bildiririm.