Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GEORGE W. Bush döneminde Türkiye-ABD ilişkileri o kadar sarsıldı, Türkiye’de anti-Amerikanizm öylesine yükseldi ki, yeni başkan kim olursa olsun, iki ülke arasında çok şeyin düzelebileceği umudu doğdu...
Hele Beyaz Saray’a giren yeni Başkan, Barack Hussein Obama olunca...
Evet, herkes gibi, Türkiye de genel dünya ahvalinin ve Türk-Amerikan ilişkilerinin düzelmesi umudunu Obama’ya bağlamış durumda.
Herkes gibi, Türk halkı da, Obama’ya sempati besliyor. Geniş bir kesim ona güveniyor.
Nitekim BBC’nin dünya çapında yaptığı kamuoyu araştırmasının Türkiye bölümündeki veriler de bunu gösteriyor.
Bu Türk-Amerikan ilişkileri açısından, yeni Başkan ve tabii ABD için bir avantaj.
Obama bu avantajı iyi kullanabilecek mi?
Bunun ilk işaretlerini bir “test” sayılan iktidardaki “ilk 100 günü”nde göreceğiz.

Başlıca sıkıntı
ÖNÜMÜZDEKİ dönemde, Türkiye-ABD ilişkilerinde, hem bazı sıkıntılar, hem birtakım fırsatlar görünüyor.
Bizce bu sıkıntıların başında “Ermeni sorunu” geliyor. Nedeni de, ilişkileri gerçekten ciddi şekilde zedeleyebilecek olan bu meselenin, Obama yönetiminin “ilk 100 gün”lük döneminin başında patlak verme olasılığıdır.
Bu bağlamda iki olumsuz olay beklenir: Birincisi, şimdi Demokrat çoğunluğa sahip olan Kongre’nin (geçen yıl geçmeyen tasarı cinsinden) bir “soykırım kararı” çıkarmaya çalışmasıdır. Obama daha Beyaz Saray’a girer girmez, ABD’deki Ermeni örgütlerinin baskısı (beyanlar, yayınlar ve mektuplar yoluyla) başladı bile. Bunlar Obama’yı seçim kampanyasında bu konuda verdiği sözü (yani ABD’nin “Ermeni soykırımını resmen tanıyacağı” vaadini) yerine getirmeye çağırıyorlar.
İkinci olumsuz olasılık, yeni Başkan’ın 24 Nisan’da yayımlayacağı (geleneksel) “anma mesajı”nda, “Ermeni soykırımı” terimini kullanmasıdır. Tabii Ermeni lobisi bunu sağlamak için büyük çaba harcayacak.
Bu iki olasılık (veya bunlardan biri) gerçekleşebilir mi? Evet, gerçekleşebilir. Obama-Biden çifti seçim kampanyasında girdiği angajmanı yerine getirmeyi ahlaki bir zorunluluk sayabilir. Kongre’de bundan önce bu tür girişimleri engelleyen Yahudi lobisi, bu kez Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e karşı aldığı sert tavra tepki olarak böyle bir tasarıya destek verebilir veya çekimser kalabilir.
Eğer Obama 24 Nisan mesajında “soykırım” lafını ederse ve/veya Kongre’den bu yönde karar çıkarsa, herhalde Türkiye -sadece halk olarak değil, hükümet olarak da- çok sert tepki gösterecek, bu da sonuçta Türk-Amerikan ilişkilerini hiç arzulanmayan bir yöne itecektir.
Bu noktaya gelinmemesi, Obama yönetiminin göstereceği iyi niyet ve sağduyuya ve Türkiye’nin de bunu önlemek için harcayacağı çabalara ve atacağı adımlara bağlı...

Önemli fırsatlar
ASLINDA Washington ile Ankara arasındaki ilişkilerin dışındaki -daha çok Amerikan iç politikasıyla ilintili- bir meseleden dolayı, böyle bir sıkıntı ortaya çıkması, Obama döneminin yaratabileceği bazı işbirliği fırsatlarını da zedeleyebilir.
Daha geniş tabloya bakıldığında, Obama’nın dünya görüşü ve ABD’nin dış politikasında yapmayı planladığı değişiklik, Irak’tan Filistin’e, İran’dan Afganistan’a, birçok bölgesel sorunlarda Türkiye ile ortak stratejiler üzerinde çalışmak olanağını sunuyor. Bu, Türk diplomasisinin oynamak istediği rollerde daha öne çıkmasını sağlayabilir.
Ancak bu konuda, Ankara’nın da, Batı’da (ve Washington’da) “Türkiye’nin Batı’dan uzaklaştığı ve başka eksenlere kaydığı” yönündeki kuşku ve kaygıları dağıtacak şekilde dikkatli hareket etmesi gerekiyor...