Türk hükümeti Fransa’ya karşı bir dizi yaptırım ilan ettikten hemen sonra, şimdiye kadar pek görülmemiş şiddette bir söz savaşı da açmış bulunuyor.
Fransız Meclisi’nin Ermeni soykırımını inkârı cezalandıran yasa tasarısını kabul etmesinin yarattığı gergin ortamda, Türk liderler dün Fransa’ya karşı ağır salvolar yağdırdı.
Başbakan Erdoğan İstanbul’daki konuşmasında, sözü 1945 Cezayir olaylarına getirerek Fransa’nın orada bir soykırım yaptığını belirtti ve tartışmayı kişileştirerek Cumhurbaşkanı Sarkozy’ye “eğer bunu bilmiyorsan (1940’larda Cezayir’de askerlik yapan) babana git sor” diye seslendi...
Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Ankara’da toplanan Türk büyükelçilerine hitap ederken, Fransa’nın “Ortadoğu’daki diktatörlüklerden farkı kalmadığını” öne sürdü ve “bundan sonra her yerde sesimizi yükselteceğiz ve yasak olduğu yerlerde de kalkıp biz soykırımı tanımıyoruz diyeceğiz” diye konuştu...
* * *
Bu retorik bir bakıma Fransa’nın aldığı kararın yarattığı infialin ve nefretin derecesini yansıtıyor. Olayın Türkiye’de böyle duygular yaratmış olması doğal. Ama en üst düzeydeki resmi açıklamalarda krizi körükleyen bir üslubun kullanılmasının ne kadar doğru olduğunu da sormak gerek.
Fransa’ya karşı bu aşamada birtakım adımlar atılırken, bu tür beyanların gerginliği tırmandırmanın dışında bir sonuç vermesi pek beklenemez.
Unutmamalı ki, bir avuç parlamenterin onayladığı tasarı henüz senatoya gitmiş ve yasalaşmış değil.
“İlk etaptaki tedbirler” sınırlı tutulduğu gibi, resmi retoriğin de ölçülü tutulmasında yarar vardır...
* * *
Ermeni soykırım iddiasının inkârına ceza getiren ilk ülke Fransa değil. Böyle bir yasayı İsviçre 2005’te kabul etmiş, hatta buna karşı eyleme girişen Türkiye İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek’i mahkûm etmişti. Bu dava halen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülüyor.
İsviçre bu yasayı kabul ettiğinde Ankara büyükelçisini geri çekmiş, ancak başka yaptırımlara başvurmadığı gibi, temsilcisini bir süre sonra Bern’e geri göndermişti...
Halen Ermeni soykırımını tanıyan yasalar veya kararlar çıkartmış 20 ülke ve onlarca yerel ya da bölgesel meclis var. Kanada’dan Rusya’ya, Uruguay’dan Lübnan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada bu gibi kararlar her alındığında, tabii ki Türkiye tepki gösterdi; ama bu, ilişkileri koparma noktasına getirecek şiddette olmadı.
Hemen hemen her yıl ABD Kongresi’ne bu mesele geldiğinde de Ankara harekete geçiyor, böyle bir kararın çıkmasını önlemek için “stratejik ağırlığını” ortaya koyuyor. Bu yıl da 24 Nisan tarihine doğru, kongrede Ermeni yanlısı yeni bir girişim bekleniyor...
* * *
Kısacası Türkiye, Ermeni aktivistlerin ve iç politika çıkarlarına göre hareket eden politikacıların çabaları sonunda, soykırımla ilgili yasalar kabul eden her ülke ile bozuşamaz veya daha doğrusu bozuşmamalı...
Mesele Davutoğlu’nun deyişiyle “şu veya bu ülkeyi kaybedersek ne olur” diye düşünmekten ibaret değil. Dostlukları kazanmak ve onları sürdürmek zor; onları kaybetmek kolaydır.
Doğru politika, ilişkileri ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliğini fazla zedelemeden, zaman zaman çıkabilecek anlaşmazlıkları aşmaktır.
Fransa’ya gelince, meclisin kararına tepki göstermek, bazı karşı tedbirler almak doğru ve yerindedir. Ama, ilişkileri temelden sarsmadan ve dostları da düşmana çevirmeden...
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025