Birkaç ay öncesine kadar Türkiye’nin Ortadoğu politikası iyi gidiyor ve oldukça başarılı görünüyordu.
Ankara komşularla “sıfır sorun” ilkesini uyguluyor, etraftaki ülkelerle ilişkileri geliştiriyor, bölgesel sorunlarda aktif roller üstleniyordu.
Türkiye’nin bölgede nüfuzu artan, sesini duyuran, takdir toplayan bir güç haline geldiği herkesçe kabul edilen bir gerçek.
Ama son zamanlarda bu başarılara gölge düşüren bazı pürüzlerin ortaya çıktığı görülüyor.
Bölgede Türkiye algılamasında da bazı farklılıklar var.
Yani işler başta planlandığı veya ümit edildiği şekilde gitmiyor.
Bunun birçok örneği var.
En son örnek, Cezayir’le ilgili.
* * *
Fransa ile geçen ay Ermeni soykırımı meselesinde çıkan kriz sırasında, Başbakan Erdoğan Fransızların Türkiye’yi suçlayacağına, evvela kendilerinin Cezayir’de 1945’te yaptıkları katliamı itiraf etmeleri gerektiğini söylemişti.
Bu sözler Fransa’yı köşeye sürüp baskı altında tutmayı ve Cezayirlileri de galeyana getirmeyi amaçlıyordu.
Oysa Cezayir hükümet cephesinden buna ters bir tepki geldi.
Başbakan Ahmet Uyahya, Türkiye’nin Cezayir’de olanlarla Ermeni iddiaları arasında bir ilinti kurmasına karşı çıktığı gibi, Osmanlıları 19. yüzyılda Cezayir’i Fransızlara üç günde teslim etmekle ve Türk hükümetini 1960’larda Cezayir’in bağımsızlık mücadelesini desteklememekle suçladı.
Cezayir’de bu mesele şimdi bir tartışma konusu. Muhalefet, başbakanın Türkiye’ye karşı sert çıkışını eleştiriyor. Ama sonuçta Cezayir’in bu konuda benimsediği resmi politika, Türkiye’yi karşısına alıyor ki, bu da herhalde Sarkozy’yi sevindiren bir manzara...
* * *
Son aylarda Ortadoğu politikasındaki en önemli sıkıntılardan biri de Suriye ile ilgili.
Ankara komşu ülkede olup bitenlerin ardından Esad rejimi aleyhinde bir tavır aldı. Türkiye daha da ileriye giderek muhalefete aktif destek vererek Esad’ın devrilmesini istediğini ortaya koydu.
Esad’ın direnmeye devam etmesi karşısında, Türkiye’nin Şam ile arası iyice açıldı. Suriye’de iç savaşın nasıl sonuçlanacağını kestirmek zor, ama bu aşamada iki devlet arasında bağlar kopmuş durumda...
Türkiye için ciddi sıkıntı yaratan diğer bir sorun da Irak. Aslında Ankara bu ülkede giderek tırmanan Sünni-Şii çatışmalarının son bulmasını istiyor. Ancak Başbakan Maliki’nin, Cumhurbaşkanı yardımcısı El Haşimi’yle kavgası, Bağdat’ın Türkiye’ye karşı pek de dostane sayılmayan bir tavır almasına ve Türkiye’yi Irak’ın içişlerine karışmakla suçlamasına yol açtı. Bu da Şii kesimde yaygınlaşan bir algı.
* * *
İran ile sıkıntıları geçen hafta yazmıştık. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ziyaretinde İstanbul’un yeniden nükleer müzakerelere ev sahipliği yapması konusunda mutabakat sağlandıysa da, NATO radar üssü başta olmak üzere bazı bölgesel sorunlar üzerinde görüş ayrılıkları devam ediyor. Yani Tahran ile de ilişkilerde bazı pürüzler var.
Genelde Arap Baharı’nın bu coğrafyada getirdiği değişiklik, Türkiye için yeni fırsatlar olduğu kadar bazı güçlükler de yaratıyor. “Türk modeli” veya örneği, bu ülkelerde özellikle politikacılar ve aydınlar arasında bir ikilik yaratıyor. Örneğin Başbakan’ın Kahire ziyaretinde dile getirdiği laiklik kavramı dinci kesimin tepkilerine neden oldu.
Kuşkusuz, bunlar Türkiye’nin bir bölgesel güç olarak önemini ve etkinliğini azaltmaz. Ama bu özellikleri fazla abartmadan, gerçeğin diğer yüzünü de görmekte yarar var...
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025