YUNANİSTAN Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun ABD muhabirimiz Yasemin Çongar'a verdiği demeç,
söyledikleri kadar söylememeye özen gösterdiği hususlar açısından, ilginç ve anlamlı.
Papandreu'nun özellikle Türkiye'nin AB adaylığı konusunda ifade ettiği görüşler, şimdiye kadar Atina'nın izlediği politikadan farklı, yeni bir tavrı ortaya koyuyor.Papandreu Yunanistan'ın Türkiye'nin adaylığını desteklediğinden söz ederken, bunun Yunanistan'ın da çıkarlarına uygun olacağını belirtiyor. Üyelik yolunda ilerlerken de, Türkiye'nin bazı standardlara uymasının da işi kolaylaştıracağını belirtiyor.
Bu olumlu sözlere karşılık, Papandreu'nun adaylığa desteği Kıbrıs sorununa bağlanmaması ve bu çerçevede Kıbrıs'a değinmemesi dikkat çekici. Diğer bir deyişle Yunan Dışişleri Bakanı, "Atina'nın Türkiye'nin AB adaylığına arka çıkması için, Ankara'nın Kıbrıs konusunda bazı adımlar atması gerekir" anlamında bir şey söylemiyor.
Bu çok önemli. Ayrıca Bakan'ın Ege ve Kıbrıs konusunda sergilediği esnek tavır ve bu arada gerçekçi olmak gerektiğine ilişkin sözleri de önemli.
Bütün mesele, Papandreu'nun bu söylediklerinin (ve bu aşamada söylemekten çekindiklerinin) Atina'nın "resmi politikası"nı ne ölçüde yansıttığıdır...* * *
DEPREM sonrası yumuşama döneminde Yunan hükümet yetkililerinin havayı bozabilecek beyanlardan kaçındıkları açık. Ancak AB adaylığı konusunda bazı yetkililer Atina'nın desteğine karşılık Türkiye'den Kıbrıs konusunda jest bekledikleri mesajını vermekten de geri kalmıyorlar.
Geçen hafta Klerides'in Atina ziyareti sırasında, Başbakan Simitis'in söyledikleri de, bu mesajın bir tekrarı idi.
Atina'dan zaman zaman farklı seslerin gelmesine şaşmamak lazım. Yunanlıların Kıbrıs konusundaki eski aşırı duyarlılıklarını bir günde terk etmeleri de beklenemez zaten.
Ama önemli olan gerek Türk - Yunan yakınlaşması sürecinde, gerekse AB adaylığı konusunda, Atina'nın Kıbrıs gibi çözümü zor sorunları ön plana (ve hele ön şart olarak) çıkarmamasıdır.
Yunan diplomasinin başı olarak Papandreu'nun ortaya koyduğu tavır, bu bakımdan umut vericidir.
* * *
TÜRKİYE'nin de tutumu, bu aşamada mümkün olduğu kadar iki ülkenin işbirliği alanlarını genişletmeye yöneliktir. Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in önceki gün Papandreu ile "ortak" (belki de ilerde "uluslararası") bir "Deprem Çevik Gücü" oluşturma önerisini BM'ye getirme fikri, işte bunun en son örneğidir.
Böyle bir fikir, geçen ay bir İsrailli politikacı (Uri Avneri) tarafından ortaya atılmıştı. 27 Ağustos'ta bu köşede ele aldığımız bu öneri, deprem ve benzeri doğal afetlere karşı BM şemsiyesi altında bir uluslararası acil destek gücünün kurulmasını öngörüyordu. Avneri, Türkiye'deki felaketten uluslararası camianın "ders almasını" istiyordu.
Şimdi Türk ve Yunan Dışişleri bakanları, bu yönde harekete geçiyorlar. İşte iki komşu ülke arasında işbirliği için iyi bir işbirliği alanı daha... Ve işte uluslararası camia için, izlemeleri gereken güzel bir örnek...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr