Avrupa Birliği'nin dün Brüksel'de dağıtılan İlerleme Raporu'nun ve ona eklenen Strateji Belgesi'nin Türkiye'ye ilişkin bölümleri, dengeli ve hatta cesaretlendirici olarak görünüyor.
Aslında raporda Türkiye'de AB'nin Katılım Ortaklığı Belgesi ve hükümetin onayladığı Ulusal Program doğrultusunda gerçekleştirilen (veya tam olarak gerçekleştirilmeyen) işlerin objektif bir tespiti yapılıyor.
Ekteki Strateji Belgesi'nde ise (buna eskiden Birleşik Belge deniyordu), daha sübjektif değerlendirmeler yer alıyor ve değinilen eksiklerin veya yetersizliklerin nasıl giderilmesi gerektiği belirtiliyordu.
AB ile ilişkileri yakından izleyen Türk diplomatları ve analistleri, genel olarak bu Rapor ile Belge'nin, AB Komisyonu'nun Türkiye'ye olumlu yaklaştığını (bir gözlemcinin deyişi ile "en azından olumsuz yaklaşmadığını") ve bazı eleştirel değerlendirmelerini de yapıcı bir üslupla yaptığını söylüyorlar ki, biz de buna katılıyoruz.
* * *
RAPORUN Türkiye ile ilgili bölümündeki ifadelerin dikkat çeken bir yanı var: Gerek ekonomide, gerekse siyasette, Türkiye'nin gerçekleştirdiği olumlu işler (örneğin Meclis'in kabul ettiği Anayasa değişiklikleri) tek tek sıralanıyor; ancak çoğunun hemen ardından "ama..." deyip bazı eksikler veya yetersizlikler de vurgulanıyor.
Örneğin anayasal reformların ileri bir adım olarak nitelendirildiği bölümde, idam cezasından insan haklarına ilişkin uygulamalara kadar, birtakım konularda AB kriterlerine uymayan durumların tespiti yapılıyor. Diğer bir deyişle, atılan olumlu adımların arkasının gelmesi gereği hatırlatılıyor. Mesela, Anayasa'daki değişikliklere paralel olarak mevcut yasalarda gereken uyum değişikliğinin yapılması ve ona göre uygulamaya geçilmesi gereği gibi. Bu da aslında Türkiye'de giderek duyulan ve dile getirilen bir ihtiyaçtır...
* * *
STRATEJİ Belgesi'ndeki ifadeler de bu doğrultuda. Yani bu bölümde de yer alan tavsiyeler, genelde AB'nin çeşitli vesilelerle ifade ettiği görüşleri tekrarlıyor. Bunların bir kısmı (özellikle insan hak ve özgürlükleri ie ilgili) Türkiye'de hala tartışma konusudur. Bir kısmı ise, Ulusal Program'ın orta vadeli hedefleri arasında yer almaktadır.
Kuşkusuz Strateji Belgesi'ndeki tavsiyeler ne kadar hızla ele alınır ve uygulamaya konursa, Türkiye'nin AB ile katılım müzakereleri tarihi de o kadar yaklaşmış olur.
Türkiye bu yılın başlarından beri AB'den katılım öncesi "tarama süreci"nin bir an önce başlatılmasını istiyordu. "Tarama" (screening) denilen proses AB'nin birikmiş kararlarını kapsayan "müktesebat"ı ile, aday ülkenin yasaları arasındaki uyumu belirleyen ve esas üyelik müzakerelerin yolunu açan bir süreçtir.
AB, bu sürecin ancak üyelik müzakerelerine yakın olan ülkeler için söz konusu olabileceği düşüncesindedir. Bu nedenle şimdiye kadar Türkiye'nin bu talebini kabul etmemiştir. Ancak şimdi Strateji Belgesi'nde "Türkiye'nin Katılım Öncesi Stratejisi": Yeni bir safhaya Doğru" başlığı altındaki bölümde Ankara ile bir "analitik inceleme süreci"nin başlayacağı bildiriliyor. Deneyimli bir analistin deyişi ile "bu terim, fiilen tarama sürecinin farklı bir terimle ifadesidir ve aslında bu da, müzakere sürecinin yolunu açmaktadır." Tabii, yeter ki, Türkiye bunun gereklerini yerine getirsin...