Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜRKİYE, NATO Genel Sekreterliği’ne Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in getirilmesini “veto” mu edecek?
Günlerden beri sorulan bu sorunun henüz kesin bir yanıtı yok.
Bu konuda hükümet bir karar almış ve ilgililere niyetini resmen bildirmiş de değil.
Hemen şunu belirtelim ki, Rasmussen de şu ana kadar adaylığını resmen koymadı. Tabii böyle bir arzusunun ve niyetinin olduğu biliniyor. Onun çapında şimdiye kadar başka bir aday da çıkmadı.
NATO’da genel sekreterin seçimi oy birliğiyle gerçekleşir. Şimdiki Genel Sekreter Jaap de Loop Scheffer’in görev süresi temmuz sonunda bitecek. Dolayısıyla yeni NATO liderinin o tarihe kadar seçilmesi gerek.
NATO, kuruluşunun 60. yıldönümünü kutlamak için 3-4 Nisan’da, yani bu haftanın sonunda, bir zirve düzenliyor. Beklentiler, yeni genel sekreterin 26 üye ülkenin liderlerinin katılacağı bu toplantıda ilan edileceği yönündeydi. Ama şimdi bunun gerçekleşmeme olasılığı var.
Bunun nedeni, Türkiye’den, Rasmussen’in genel sekreter olmasına itiraz edeceği sinyallerinin gelmesidir.

Neden istenmiyor?
TÜRKİYE’nin, 56 yaşındaki Danimarka liderinden pek hoşlanmadığı bir sır değil. Bunun çeşitli nedenleri var: Birincisi, Rasmussen’in 4 yıl önce Danimarka’da patlak veren “karikatür krizi” konusunda kendisinden beklenen “özür jestini” yerine getirmemesi ve böylece Türkiye’de ve Müslüman dünyasında infial yaratmasıdır. Diğer bir neden de Danimarka’nın Türkiye’nin yıllardan beri Roj TV’nin kapatılması için yaptığı girişimlere tatmin edici bir karşılık vermemesidir. Nihayet diğer bir sebep de genelde Danimarka’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmasıdır.
Bütün bu nedenlerle Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliği’ne adaylığı söz konusu olunca, Türkiye’de hoşnutsuzluk hissediliyor.
Başbakan Erdoğan bu duygularını Rasmussen ile bir telefon konuşmasında ve ayrıca bir TV söyleşisinde ifade etti. Başbakan, Rasmussen’in adaylığına hem Türkiye’de hem Müslüman dünyasında tepkiler olduğunu, bunun da NATO’yu yıpratabileceğini belirtti. Bu arada İslam dünyasından, kendisine, bu adaylığı bloke etmesi için talep geldiğini de açıkladı...
Ancak, Başbakan’ın bu duruşuna karşılık, Cumhurbaşkanı Gül son Bürüksel ziyareti sırasında, Rasmussen’in Avrupa’nın önemli ve başarılı bir Başbakan’ı olduğunu belirtti ve Türkiye’nin bu adaylığa karşı olmadığı işaretini verdi. Cumhurbaşkanı ayrıca, “Bu konuda dini unsurları da çok dile getirmemek lazım” şeklinde de bir ifade kullandı...

Hangisi geçerli?
AÇIKÇASI, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın beyanları arasındaki çelişki NATO çevrelerinde kafaları iyice karıştırdı. NATO merkezinde diplomatlar bu konuda karar aşamasında, Ankara’nın nasıl bir tavır alacağını kestiremiyorlar. Şimdiden bir uyuşmazlık veya kriz çıkmaması için, temaslarını yoğunlaştırıyorlar. Nitekim, genel sekreterin seçimi konusu Zirveye gelmeden önce, durumun netleşmesini bekliyorlar.
Bir diplomatın deyişiyle, “Rasmussen’in genel sekreterliği ancak önceden tam bir mutabakat sağlandığı takdirde ilan edilir. Aksi halde (yani Türkiye’nin bunu veto edeceği anlaşılırsa), bu zirvede tartışılmaz, temmuza kadar başka çareler düşünülür“...
Aslında bu, NATO için olduğu kadar, Ankara için de tatsız bir sorun. Türkiye’nin “kriz”e sebep olan ülke olarak görünmesi hoş değil. Ama öte yandan Türkiye’nin de kendi görüşlerine ters düşen önerilere tereddütsüz “evet” demesi de doğru değil.
Umarız zirve öncesinde -veya sonrasında- bu anlaşmazlık tüm taraflara rahat nefes aldıracak şekilde halledilir...