Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABD'nin Afganistan'a karşı sürdürdüğü bombardımanın 4. haftasında, şu sorular hala zihinleri meşgul ediyor: Böyle bir askeri harekata mutlaka gerek var mıydı? Terörle mücadelede başka bir yol seçilemez miydi? Afganistan'daki savaş, büyük riskler ve tehlikeler yaratmıyor mu?
Dün de belirttiğimiz gibi, üç haftalık operasyonların bilançosu, bu arada sivillerin ölmesi ve bu savaşın daha çok sürmesi olasılığı, bu soruların "koalisyon"a dahil ülkelerde ve hatta ABD'de de sorulmasına yol açıyor.
Buna karşılık şunu da sormak gerek: ABD'ye karşı girişilen ve yeni bir uluslararası terörizm kampanyasının sinyalini veren terörist saldırıları karşısında ne yapılabilirdi? Ve halen de ne yapılabilir?
* * *
BUSH yönetiminin (böyle bir durumla karşılaşan başka bir ülkede herhangi bir hükümet gibi) ikiz kuleler dramından sonra, Amerikan kamuoyunun, mutlaka intikam alınması ve teröristlerin yok edilmesi talebi ve baskısı altında hareket ettiği açık.
Bunda sorun - ve Washington için talihsizlik - Bin Ladin ve yanlılarının Afganistan gibi bir ülkede üslenmiş olmasıdır. Belki başka bir ülke olsaydı, terörist başının teslim edilmesi ve örgütünün dağıtılması için, diplomatik yollardan bir çare bulunabilirdi. Ama Taliban rejimi, daha baştan Bin Ladin'in savunuculuğunu üstlendi ve Pakistan kanalı ile yapılan diplomatik girişimleri boşa çıkarttı.
Taliban yönetimini dize getirmek için başka yollar denenemez miydi? Örneğin, Afganistan'a karşı siyasal ve ekonomik yaptırımların uygulanması gibi. Bu imkansız; çünkü zaten Taliban rejimi, Afganistan'ı tamamen yalnızlığa itmişti. Onu tanıyan üç ülkeden ikisi hemen diplomatik ilişkileri kesmişti. Afganistan'a karşı ekonomik bir ambargo da söz konusu olamazdı; çünkü Kabil'in dış dünya ile doğru dürüst ticari ilişkileri de yoktu.
* * *
BU şartlar altında ABD, terörizmle mücadelede kararlılığını göstermek için, Afganistan'a karşı kuvvet kullanmak yolunu seçmiştir.
Bunun uzun ve riskli bir yol olduğu önceden biliniyordu tabii. Ama ABD gibi bir Süper Devletin, Bin Ladin ve El Kaide'nin tehdidi, Taliban'ın da meydan okuması karşısında eli kolu bağlı (belki de yeni saldırıları) beklemesi de, pek mantıklı olmazdı.
Ne var ki, ABD teröristleri yakalamak veya yok etmek üzere çıktığı yolun daha başında, kendisini Afganistan'la savaşın ortasında buldu. Öyle bir Afganistan ki, daha önce İngilizlere de, Ruslara da kan kusturmuş. Ve öyle bir Taliban ki, Bin Ladin ile el ele verip, Batı'ya karşı cihat ilan ediyor ve İslam dünyasını peşinden sürüklemeye çalışıyor...
Ama artık olan oldu. Ancak İngiltere Başbakanı Tony Blair'in deyişi ile, "bütün bunların neden olduğunu" (yani terörist tehdidini) unutmamak lazım"...
* * *
ABD'nin şimdiki stratejisi, görünüşe göre, Afganistan'da bizzat geniş bir kara harekatına girişmemek ve kuzeydeki birkaç noktadan, Taliban karşıtı Afgan güçlerinin savaşı kazanmasına yardımcı olmaktır.
Bu arada Washington, siyasi cephede "koalisyon"u (Rusya ve Çin'in yanı sıra Arap ve İslam ülkeleri ile) canlı tutmaya; ekonomik cephede de teröristlerin (çeşitli yabancı ülkelerde) finans kaynaklarını kurutmaya çalışacaktır.
Bush yönetimi bu çerçevede, özellikle kendisine yakın ülkelerden aktif destek isteyecektir. Türkiye de, dünkü açıklamalarda görüldüğü gibi, bunların başında yer alıyor...