"İKİLİ İşbirliğinden Çok Boyutlu Ortaklığa"...
Bu, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in geçen hafta New York'ta Rus meslektaşı İvanov ile imzaladığı "Eylem Planı"nın başlığı.
Sözü geçen "çok boyutlu ortaklık" Avrasya için öngörülüyor. Yani Türkiye ile Rusya bundan böyle sadece ikili işbirliğini sürdürmekle kalmayacak, buna ilaveten bir de Asya coğrafyasında beraber çalışacak. Böylece, imzalanan belgede de ifade edildiği gibi, iki ülke mevcut ilişkilerini "güçlendirilmiş yapıcı ortaklık düzeyi"ne taşımış olacak.
Bu mutabakat, Türk - Rus ilişkilerinin gerçekten ileri bir aşamaya geldiğini gösteriyor. Bu ilişkilerin henüz birkaç yıl öncesine kadar oldukça sınırlı (bazen de soğuk) olduğu anımsanırsa, kat edilen mesafenin önemi daha iyi anlaşılır.
Bu noktaya gelinmesinde rol oynayan bir Türk yetkilisinin deyişi ile, "halen Türk - Rus ilişkileri altın devrini yaşıyor"...
* * *
EYLEM Planı'nın üç boyutu var.
* Birincisi, siyasal alanda iki ülkenin Avrasya'da işbirliği yapmasını öngörüyor. Bu amaçla bir istişare mekanizması kurulacak. Bunun da bir ortak komite olarak önümüzdeki yılın başlarında faaliyete geçmesi bekleniyor. Amaç, Avrasya ile ilgili çeşitli sorunları görüşüp ortak stratejiler belirlemek, birlikte çözüm aramak ve böylece bölgenin barış ve huzura kavuşmasına katkıda bulunmak. Kuşkusuz Afganistan'daki gelişmeler, bu alandaki işbirliğinin önemini daha da artırmış bulunuyor.
* İkincisi, gene Avrasya coğrafyasında, ekonomik bir ortaklık kurmayı öngörüyor. İkili ticari ilişkilerin yanı sıra, Türkiye ile Rusya'nın özellikle Orta Asya'da birlikte yapabileceği çok iş var. Karma Ekonomik Komisyon, bu bağlamda birçok ortak projeler üretebilecek.
* Üçüncüsü, terörizmle mücadelede işbirliğinin temellerini atıyor. Özellikle uluslararası terörizmin Avrasya'da da öncelik kazandığı bir dönemde, iki ülkenin birbirine destek olması ve bu mücadelede el ele vermesi çok önemli...
* * *
YABANCI gözlemcilerin de işaret ettiği gibi, Avrasya coğrafyasında Rusya ile Türkiye'nin hissedilir bir varlığı ve etkinliği vardır. Bunun uyumlu bir şekilde kanalize edilmesi, hem Ankara'nın, hem de Moskova'nın yararınadır.
Bununla beraber, iki ülkenin bazı siyasal ve ekonomik konularda farklı görüşlere sahip olduğu da bir gerçek. Türkiye'de Ruslara olan güvensizlik tamamen kalkmış değildir. Moskova'nın Avrasya'ya kendi "arka bahçesi" olarak bakması, Orta Asya'yı ve özellikle Kafkasya'yı kendi nüfuzu altında tutmak istemesi veya Bakü - Ceyhan projesine karşı çıkması şüphelerin devam etmesine yol açıyor. Buna karşılık Moskova'da da Türkiye'nin Kafkasya - Orta Asya açılımlarından hoşlanmayan ve buna kaygı ile bakan çevreler de vardır.
Ancak bunlar Avrasya platformunda iki ülke arasında yeni bir anlayışın yer almasına engel değildir. Bu anlayış da, "sürtüşme yerine işbirliği" esasına dayanıyor. "Güçlendirilmiş yapıcı ortaklık" terimi de, bunu ifade ediyor zaten.
Artık Ankara ve Moskova, bazı konularda farklı düşüncelere de sahip olsalar, ortak çıkarlarının sorunları birlikte çözümlemeyi veya bazı projeleri ortaklaşa gerçekleştirmeyi gerektirdiği bilincindeler.
Cem ile İvanov'un imzaladığı Eylem Planı, bu bilincin ve güvenin artık yerleşmekte olduğunun da belgesidir.