Şimdiki Yugoslavya krizi, 10 - 15 yıl önce cereyan etse idi, ciddi bir uluslararası gerginlik, hatta bir dünya savaşı tehlikesi yaratabilirdi. O günkü konjonktüre göre, NATO'nun tek yanlı müdahalesi, SSCB'nin buna sert karşılık vermesine, bölgeye asker göndermesine ve iki blok arasında bir çatışmanın çıkmasına neden olabilirdi...
1991'den sonra Soğuk Savaşın sona ermiş olmasına şükretmek lazım. Yoksa bugün böyle kritik bir durum yaşanabilirdi.
Gerçi SSCB'nin varisi olan Rusya, Batı'nın Yugoslavya'ya karşı askeri müdahalesinden çok rahatsız. NATO'nun kendisini safdışı edip, her zaman yakınlık duyduğu Sırplara savaş ilan etmesine çok kızgın...
Fakat bugün Rusya, ikinci Süper Devlet sayıldığı o Soğuk Savaş günlerinde olduğu gibi Batı'ya meydan okumak, "saldırıları durdurmazsanız, müdahale ederiz" tehdidini savuracak durumda değil...
Moskova, bunun yerine, diplomasi ile etkinliğini ve ağırlığını ortaya koymanın yollarını deniyor...
* * *
BAŞBAKAN Primakov'un bu yönde yaptığı girişim, fiyasko ile sonuçlandı.
Rus diplomasisinin, Kosova dramına son verebileceği ve Miloşeviç ile Batı arasında bir uzlaşma sağlayabileceği umudu Belgrad'daki bir raundluk görüşme sonunda kaybolup gitti.
Doğrusu, Primakov gibi deneyimli bir lidere yakışan, gizli diplomasi ve ikna yöntemi ile, bir uzlaşma zemini oluşturmaya çalışmaktı.
Oysa o ne yaptı? Miloşeviç'in "şartları"nı - Batı'nın buna karşı çıkacağını bile bile - Almanya'ya ve onun aracılığı ile müttefiklere aktardı.
Primakov, Belgrad misyonunu "iyi bir başlangıç" olarak niteledi; ama NATO'da bu, bir "başlangıç" olarak dahi kabul edilmiyor. (Diplomatik dilde buna "non - starter" deniyor)...
Peki, Rusya bundan sonra ne yapacak? İki şık var: Ya Belgrad seferinin başarısızlığını bir yana bırakıp, yeni diplomatik girişimlerde bulunacak veya Batı'ya karşı daha sert bir tavır takınacak, hatta sembolik bazı "güç gösterileri"nde bulunacak...
* * *
RUSYA'nın önümüzdeki hafta Boğazlardan 7 savaş gemisini Akdeniz'e sevkedeceğine ilişkin dünkü haber, Rus siyasetinin ikinci şıkka yönelmekte olduğunun işareti sayılabilir.
Türk yetkililer gibi, NATO diplomatları da, Rusya'nın böylece Akdeniz'de - ve büyük olasılıkla Yugoslavya sahillerinde - bir "gövde gösterisi"nde bulunmak istediğini belirtiyorlar.
Boğazlarla ilgili bir Türk askeri uzmanının anımsattığı gibi, Sovyetler Birliği güçlü zamanında zaman zaman böyle gösteriler yapar, hatta bazen NATO deniz güçleri ile karşı karşıya gelirdi. O dönemde Sovyet savaş gemileri Boğazlardan sıkça geçerdi. Bunlar Girit açıklarında belirli bir noktada toplanırdı. SSCB'nin dağılmasından sonra bunlar kesildi. Şimdi yıllardan beri ilk kez bir Rus filosu Boğazlardan geçip Akdeniz'e inecek...
NATO merkezinde bu "gösteri" pek ciddiye alınmıyor. Tabii her şey, Rus savaş gemilerinin nerede toplanacağına, NATO güçlerine ne kadar yakın mesafeye geleceklerine ve nasıl davranacaklarına bağlı. Halen NATO uzmanları bütün olasılıkları değerlendiriyor.
Tabii bu aşamada Rusya'nın, Yugoslavya krizinde, daha aktif bir "askeri rol" alacağını söylemek için zaman erken. Moskova'nın gücünün buna müsait olmadığı ve Akdeniz'deki bu çıkışın bir "şov"dan ibaret kalacağı söyleniyor.
Ama Rusya'nın Batı karşısında ilk kez böyle bir güç gösterisine yeltenmesi, önemli - ve de tehlikeli - bir sinyaldir...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025