Sami Kohen
ALMANYA'da Türklere karşı girişilen son saldırıların, ırkçılıkla Mücadele Yılı'nda tırmanışa geçmesi, "talihsiz bir rastlantı" olarak nitelendiriliyorsa da, buna sadece bir tesedüf olarak bakmak yanlış olur.
Almanya başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde öteden beri yoğunlaşan ırkçı şiddet olayları, 1997'de özellikle Türklerin böyle bir kampanyaya hedef olacaklarının sinyallerini veriyordu.
Kuşkusuz, 1997'yi Irkçılıkla Mücadele Yılı ilan edenler, uluslararası camianın bu kararı ciddiye alacağını ve ona göre gerekli önlemleri de uygulayacağını ümit etmişlerdi.
Oysa bunun tam tersi oldu. Aşırı milliyetçi ve ırkçı akımlar yaygınlaştı. Yabancılara karşı kin ve nefret arttı. Ve özellikle Türklere karşı da şiddet eylemleri tırmandı.
Almanya gibi bu akıma sahne olan bir ülkenin, işi ne kadar hafife aldığını anlamak için şu rakamı anımsamak gerek. Almanya'nın ulusal bütçesi
88 milyar mark. Irkçılıkla mücadele için ayrılan para ise sadece
4.6 milyon (milyar değil) mark!..
Evet, Almanya'dan Avusturya'ya, Hollanda'dan Belçika'ya kadar birçok ülkede, ırkçı, faşist akımlar güçlenirken, şiddet - ve vahşet - adeta "geliyorum" diyordu.
Bu sinyal zamanında ciddiye alınsaydı ve gerekli önlemlere başvurulsaydı, son olaylar elbet "talihsiz bir rastlantı" olarak nitelendirilmezdi...
* * *
DÜNKÜ yazımızda bu duruma neden olan faktörleri anlattık. Şimdi, bu tür olayların tekrarlanmaması ve önlenmesi için neler yapmak gerektiğine bakalım.
Bu konuda tabii Almanya'nın (ve diğer Avrupa ülkelerinin) alması gereken tedbirler var; bir de bizim yapmamız icap eden şeyler var.
Bonn'a düşen başlıca işleri, dün görüştüğümüz Almanya'daki
"Türkiye Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Faruk Şen, şöyle özetliyor:
1) Almanya en kısa zamanda "ayırımcılığa karşı" (anti - discrimination)
bir yasa çıkarmalı. (Buna benzer bir yasa İngiltere'de var). Bugün Türkler, ırk ve dinleri (hatta isimleri) yüzünden farklı muamelelere tabi tutuluyorlar ve Almanlarla eşit haklara veya fırsatlara sahip olamıyorlar...
2) Ceza yasasında, ırkçı eylemlere karşı cezalar ağırlaştırılmalı. Örgütler sıkı takip altına alınmalı, militanların propaganları önlenmeli.
3) Bütçede Türklere sosyal yardım payı artırılmalı. Yani Türk toplumunun yaşam standardı (ki bu entegrasyon için şarttır) yükseltilmeli...
4) Hükümet (başta Başbakan Kohl), siyasi partiler ve bizim sivil kuruluşlar, ırkçılıkla mücadelede kararlı bir tavır sergilemelidir. Türklere karşı girişilen saldırılara karşı tüm Alman çevreleri etkin bir karşı kampanya başlatmalıdır...
* * *
YA Türkiye ne yapmalı?
Biz önce,
ne yapmaması gerektiğini belirtelim:
Meseleyi duygusal ve hamasi bir platforma çekmemeli. Olup bitenlere karşı sert tepki göstermek hakkımız. Ama bunu popülist bir istismar konusu yapmamalıyız. Rasyonel tepki ve tedbirlerle çok daha etkin olabilir, daha iyi sonuç alabiliriz. İlişkilerimizi bozmakla bir şey kazanamayız. Tepki beyanları ve davranışları bu noktaya gelmemeli. Hele, "dişe diş" yani "karşı eylem" gibi bir düşünceye kapılmamalı, bunun yaratacağı feci sonuçlar bir an için bile akıldan çıkarılmamalıdır...
Türkiye'nin ve Avrupa'daki Türklerin
yapması gerekenlere gelince:
1) İlgili makamların bu tür olayları önleyecek önlemleri alması için baskı
yapmalı...
2) Bu amaçla çeşitli uluslararası kuruluşlara başvurmalı...
3) Gerekli karar ve yasaların çıkartılmasını sağlamalı...
4) Aynı durumda bulunan diğer topluluklarla ve onların ülkeleriyle sıkı işbirliği yapmalı...
5) Olayları - daha şiddet patlamadan - çok yakından izlemeli, bilgi ve bulguları zamanında ilgililere yetiştirmeli. ("Anti - Defamation League" gibi bir "izleme örgütü" kurmak gerek)...
Bu liste daha da uzatılabilir. Yani Avrupa'da başgösteren ırkçı hareketlere ve şiddete karşı el ele verilirse alınabilecek bir dizi önlem vardır.
Prof. Faruk Şen'in dediği gibi, Avrupa'daki Türkler yarın Türkiye'ye dönecek değil. Bulundukları ülkelerde yaşamaya devam edecekler. Huzurlu yaşamaları, kendilerinin ve o ülke insanlarının uyum sağlamalarına, birbirlerine alışmalarına bağlı.
Bu kolay olmayacak. Bu nedenle mücadeleyi kararlılıkla ve akılcı önlemlerle (lafla değil) sürdürmek gerekiyor...
Yazara Emailkohen@milliyet.com.tr