Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fransız Meclisi ile Senatosu’nun soykırımı inkârı cezalandırmayı öngören yasa tasarısını kabul etmelerinin ardından, 77 senatörle 65 milletvekilinin Anayasa Konseyi’ne başvurması, Türkiye’de iyi karşılandı.
Parlamenterlerinin bu girişimi, önerilen yasanın Anayasa’ya ve ifade özgürlük normlarına uyup uymadığı tartışmalarına yeni bir boyut kazandırıyor. Konseyi oluşturan 11 “akim adam”ın bu konuda ay sonuna kadar vereceği karar, Fransız siyasi hayatında olduğu kadar Türk-Fransız ilişkilerinde de önemli bir dönüm noktası oluşturacak.
Fransız parlamenterlerinin bu çıkışı, açıkçası bir sürpriz oldu. Yasa tasarısının parlamentonun iki kanadında da kabul edilmesinden sonra, geriye kalan işlem, Cumhurbaşkanı’nın bunu imzalamasıydı. Metin yasalaştıktan sonra, Anayasa Konseyi’ne bir başvuru olabileceğinden söz ediliyordu. Oysa 142 parlamenter hızlı bir şekilde, -Sarkozy yasayı imzalamadan önce- bu başvuruyu yaptı.
Bu herhalde Sarkozy için de bir sürpriz oldu. Bu kalabalık parlamenter grubu içinde kendi partisine (UMP) mensup önemli isimlerin bulunması, onu epey sarstı. Aynı grubun içinde, Sosyalist Parti’den ve diğer partilerden de senatör ve milletvekillerinin bulunması, bu girişime ayrı bir ağırlık verdi.

Prensip meselesi
Yasanın kesinleşmesine yakın bir noktada, parlamenterlerin bu beklenmedik çıkışı, Türkiye’de bazı spekülasyona yol açtı.
Kimilerine göre, bu Türk hükümetinin daha işin başında Fransa’yı uyarmasının ve baskılarını yoğunlaştırmasının bir sonucu. Yani bu görüşe göre, Fransız politikacılarını Anayasa Konseyi’ne hızlı başvuruyu yapmaya iten, Ankara’nın sert ve kararlı tavrı oldu...
Kimilerine göre de, bu işte Sarkozy’nin bir manevrasının işareti var. Cumhurbaşkanı, seçim arifesinde Ermeni seçmenlerinin öfkesine yol açacak bir geri adım atmaktansa, parlamenterlerin Anayasa Konseyi’ne başvurmasını ve böylece sorumluluğu onlara atmayı tercih etmiştir...
Bu iki görüş de gerçeklere uymuyor.
Evet, Türk diplomasisinin çabaları ve Paris’teki lobi faaliyeti bir ölçüde etkili oldu. Ama çeşitli partilere mensup senatör ve milletvekillerini, meseleyi Anayasa Konseyi’ne götürmeye sevk eden sebep, daha çok onların ilkesel duruşları ile ilgilidir. Nitekim bazı parlamenterler, meseleyi sırf Ermeni soykırımı ile ilgili görmediklerini, bunu temel demokratik özgürlükler çerçevesinde değerlendirdiklerini açıkladılar. Yani birçoğu için konu, Fransa’nın bir iç sorunu ile ilgilidir. Açıkçası Fransa’nın Türkiye ile ilişkileri, onların gözünde, ön planda yer almıyor...
Sarkozy’nin “manevra” iddiasına gelince, Fransız lideri bu yasa konusunda -Türkiye ile bir krizi önlemek için- geri adım atmak ve parlamenterlerin çıkışına göz yummak niyetinde değil. Kendisi UMP’ye mensup birçok parlamenterleri bu başvurudan vazgeçirmeye uğraşmıştır. Kaldı ki, Anayasa Konseyi’nden bu yasaya karşı bir karar alındığı takdirde, bizzat yeni bir yasa tasarısı hazırlayıp Meclis’e getireceğini de açıklamıştır. Yani Sarkozy’nin tutumunda ve inadında bir değişiklik yok...

Konsey senaryoları
Sebepleri ne olursa olsun, parlamenterlerin bu girişimi ve Anayasa Konseyi’nin işe el koyması, Türkiye ile Fransa arasındaki krizi -en azından şimdilik- dondurmak gibi bir sonuç vermiş bulunuyor.
Türk liderler de şimdi Konsey’den çıkacak kararı beklerken, sert demeçler vermemeye ve daha yumuşak bir üslup kullanmaya özen gösteriyorlar. Gerçekten bu kritik aşamada, krizi kızıştırmanın yararı yoktur.
Anayasa Konseyi’nin nasıl bir karar alacağını kestirmek şu anda bilmek mümkün değil. Konsey üyeleri değerlendirmelerini tam bir gizlilik içinde sürdürecekler. Konsey, yasa tasarısını tümü ile veya kısmen anayasaya aykırı sayabilir veya onu anayasaya uygun kabul edebilir.
Bu son şık, yasanın kesinleşmesi demektir ki, bunun ilişkilere nasıl yansıyacağı şimdiden biliniyor. Diğer şıklar, Fransa’da hukukun üstünlüğüne ve ifade özgürlüğüne verilen önemi ön plana çıkarabilir... Türkiye için de, Fransa ile gereksiz bir krizi önleyebilir.