Kuşkusuz ideal olan, önceki gün de belirttiğimiz gibi, Irak için savaşın hiç çıkmamasıdır. O zaman Türkiye buna bulaşmaktan kurtulmuş olur; zarar - ziyanı olmaz; kendi işine devam eder...
Ama tekrar edelim, temenni edilen ile gerçek, bu olayda pek örtüşmüyor. Savaşın çıkması halinde, Türkiye’nin büyük maddi - manevi zararı olacak. Savaşa katılırsa da olacak, katılmasa da olacak...
Örneğin, olası savaşın maliyet hesaplarına bakalım: Bu konuda çeşitli çevrelerden çeşitli rakamlar ortaya çıkıyor. Böyle bir savaşın maliyetini, 20, 30, 40 hatta daha uzun vadede 100, 150 milyar dolara kadar çıkaranlar var.
Bu tabloda turizm, petrol fiyatlarındaki artış, yabancı yatırımların tıkanması, dış borç sağlamaktaki güçlükler, gibi "gelir kayıpları" yer alıyor.
Bu kayıplar, Türkiye savaşa hiç ilişmese de olacak maalesef. Böyle bir durumda elbet turist gelmez, dünya piyasalarında petrol fiyatları artar, dış yatırımlar ve krediler bir süre kesilir... Bunlar bizim kontrolümüz dışındaki olaylardır. Bir ölçüde bütün dünya da bundan etkilenir. Az veya çok. Türkiye "daha çok" tabii; çünkü Türkiye bu fevkalade hassas coğrafyada...
***
BU coğrafya Türkiye’nin yalnız ekonomisini değil, uluslararası ilişkilerini de etkiler. Bir savaşın maliyet hesabı sadece dolar ile ölçülmez. Savaşın insani, siyasi, diplomatik, sosyal maliyeti de olur. Hele Irak savaşının bütün bu geniş bölgeyi derinden etkileyeceğini ve yeniden şekillendireceğini de hesaba katarsak...
İşte mesele bu "aktif - pasif" hesabını iyi yapmaktır. İyi derken, objektif ve gerçekçi bir değerlendirmeyi kastediyoruz.
Türkiye’nin coğrafi konumu bakımından, bir Irak savaşından maddi - manevi en çok etkilenecek ülkelerden biri olduğunu tekrarlayalım. Bu, kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu nedenle bu savaşın çıkmamasını dilemek ve buna çalışmak lazım. Ama nedeni ne olursa olsun, bu savaş çıkacaksa, özellikle mali kayıpların (özellikle Türk ekonomisinin zafiyetinden ötürü) büyük olacağı da açıktır.
***
ŞU sırada Türkiye, bu zararını telafi etmek için, ABD ile pazarlığa oturmuş durumda. Bu da, "zararın neresinden dönülse kardır" deyimini anımsatıyor. Eğer ABD "stratejik partner" olmasaydı (örneğin bu savaşı hele pek dost olmayan bir başka ülke çıkarıyor olsaydı) Türkiye bu ağır yükü tek başına çekmek zorunda kalabilirdi.
ABD’nin Türkiye’nin ekonomik kayıplarının ne kadarını karşılamaya hazır olduğunu göreceğiz. Gerçek şudur ki, Washington’un bu konudaki ölçüsü, Türkiye’nin kendisine savaşta vereceği destek ile de ilintili olacaktır.
İşin siyasal yönüne gelince, Türkiye bu alanda da hassas coğrafi konumundan kaynaklanan bir ikilemle karşı karşıyadır: Bir yandan savaşa katılmama konusunda kamuoyundaki güçlü eğilim ve bu savaşın içinde olmanın bazı bölge ülkeleri ile ilişkiler üzerindeki olumsuz etkileri... Diğer yandan da, ABD ile olan özel ilişkiler ve ABD’den sağlanan geniş desteğin kaybedilmemesi kaygısı...
Evet, siyasal alandaki muhasebeyi yapmak, belki de savaşın maliyet hesaplarını çıkartmaktan da zor!
Böyle bir savaşın ne içinde olmak ne dışında kalmak iyi...
Galiba en iyisi, bunun bir ölçüde hem içinde, hem dışında görünmeyi sağlayacak bir "orta yol" bulmak.
Umarız böyle bir formül bulunur.