Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BÜTÜN anketler ve tahminler, İsrail’de bugün yapılacak olan genel seçimlerde Binyamin Netanyahu’nun sağcı Likud Partisi’nin birinci geleceğini gösteriyor.
Bunun aksi, yani son nabız yoklamalarında az farkla ikinci durumda görünen Tzipi Livni’nin merkez Kadima Partisi’nin öne çıkması sürpriz sayılacaktır.
Hemen şunu hatırlatalım: İsrail’de uygulanan yüzde 2 barajlı nispi temsil sistemi ve sayısı 34’ü bulan parti çokluğu herhangi bir partinin tek başına iktidara gelmesine imkân vermiyor. Bu nedenle, İsrail hep koalisyonlar tarafından yönetilir, çoğu zaman da bu ortaklıklar kısa ömürlü olur ve erken seçimlere gidilir.
Bu kez de, Likud veya Kadima, hangi parti birinci çıkarsa çıksın, işbaşına gelecek olan lider, mutlaka bir koalisyon kuracaktır.
Eğer Netanyahu-veya kısa adıyla Bibi- kazanırsa, doğal olarak koalisyonu diğer sağcı partilerle kurmak isteyecektir. Anketlere göre, üçüncü duruma yükselmiş görünen Avigdor Lieberman’ın aşırı sağcı “Bizim Evimiz” partisi, dinci Şas Partisi ve diğer bazı sağcı gruplar sayesinde böyle bir koalisyon 120 sandalyeli “Kneset”te (mecliste) rahat bir çoğunluğa sahip olabilir.
Ama, Bibi’nin tamamen sağcı (hatta aşırı sağcı) bir hükümet görüntüsünü vermemek için, bu koalisyona dördüncü sıraya düşmüş olan Ehud Barak’ın İşçi Partisi’ni alması olasılığı da var.

“Şahin”ler revaçta

TABİİ bu seçimlerden sonra nasıl bir hükümetin kurulacağı ve bunun ne tür politikalar izleyeceği, ancak koalisyon pazarlıkları tamamlandıktan sonra belli olacak.
Şu anda kesin görünen şey, İsrail’de sağın bir hayli güçlendiği ve “şahin” olarak tanınan politikacıların da revaçta olduklarıdır.
Buna karşılık İsrail’de kuruluşundan sonra uzun yıllar yönetimi elinde tutan sol, son zamanlarda geriledi ve eski kişiliğini ve etkinliğini yitirdi. Vaktiyle Ben Gurion, Meir, Rabin ve Peres gibi sosyal demokratların başında bulunduğu İşçi Partisi’nin şimdi dördüncü sıraya düşmesi de bunu gösteriyor.
İsrail’in değişen siyasal dengelerinde şimdi tekrar parlamaya başlayan Likud’a esas rakip güç, merkez partisi olarak bilinen, ama henüz 4 yıl önce Likud’dan kopan Kadima’dır.
Ama asıl birdenbire öne çıkan parti, aşırı milliyetçi Lieberman’ın “Bizim Evimiz” adlı grubudur. Bu parti İsrail’in bundan sonraki politikalarında belirleyici bir rol oynayabilir.
Seçim kampanyasındaki konuşmalardan da anlaşıldığı gibi, artık İsrail’de de sağ ve sol kavramı, eski ideolojik içeriğini neredeyse kaybetmiştir. Bu kampanyada en çok tartışılan konu, ekonomik ve sosyal sorunlardan çok, Filistin sorunu ve güvenlik olmuştur.

“Güvercinler” suskun

BU meselelere bakış açısında kuşkusuz sağ, merkez ve sol partiler arasında bazı farklar var. Ama liderlerin söylemine bakılırsa, “şahin” olarak bilinenlerle “güvercin” diye tanımlananlar arasında o kadar derin bir uçurum yok...
En “şahin” görünen Lieberman, “iki devlet” çözümüne karşı. Batı Şeria’daki İsrail yerleşim birimlerinin bulunduğu yerlerin İsrail’e bağlanmasını, yeni sınırlar çizilmesini istiyor.
Netanyahu Golan’ın Suriye’ye verilmesine karşı. Bibi, son Gazze harekâtının Hamas saf dışı edilinceye kadar devam etmesini savundu. Batı Şeria konusunda Filistin yönetimiyle müzakerelere de sıcak bakmıyor.
Gazze krizi ve seçim kampanyası sırasındaki demeçlerine bakılırsa, Tzipi Livni’nin ve Ehud Barak’ın tutumları “güvercin” sıfatına uygun bir esneklik pek taşımıyor.
Ama, sırf seçim nutuklarına bakıp bir sonuç çıkarmak da doğru değil. Siyasetçilerin iktidar sorumluluğunu üstlendikten sonra, davranışlarını gerçeklere göre ayarladıkları çok görülmüştür.
Bunun İsrail için bu kez ne kadar geçerli olacağını zaman gösterecek.