Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son günlerde patlayan İsrail krizi, Türk dış politikasının seyri üzerinde yeni tartışmalar başlattı.
İsrail ile “Mavi Marmara” olayından dolayı yaşanan gerginliğin odak noktası oluşturduğu bu tartışmalarda, daha geniş kapsamlı olarak, son zamanlarda izlenen dış politikanın irdelenmesi doğal. Zira bu kriz de hükümetin uyguladığı stratejinin bir parçası...
Tartışmalarda eleştirilen konuların başında “komşularla sıfır sorun” politikası geliyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ortaya attığı bu konsept, eski etkinliğini kaybetmiş görünüyor. Bir ara gerçekten bu politika iyi sonuçlar veriyor gibiydi. Ama şimdiki tablo o kadar parlak görünmüyor. Bu politikayı eleştirenler, örnek olarak Ermenistan, Kıbrıs, Irak, Suriye ve hatta İran’la ilişkilerin şimdiki halini gösteriyorlar.

Nereden nereye
Doğru; Türk diplomasisi yoğun çabalarına rağmen, tüm komşularıyla ve yakın coğrafyasındaki ülkelerle ilişkilerini “sıfır sorun” noktasına getiremedi. Suriye ile bunun gerçekleştiği sanılırken, olaylar umutları altüst etti.
Ermenistan ile malum, Azerbaycan’ın tepkisi sonucunda “ilişkiler sıfırlandı”. Irak’la gene PKK yüzünden sorunlar yaşanıyor. İran’la da sorunların “sıfırlandığı” söylenemez...
Aslında Türkiye gibi sorunlu bir coğrafyada yer alan bir ülkenin bütün komşularıyla tamamen sorunsuz yaşaması zor.
“Sıfır sorun” konsepti bir dış politika hedefi ve tercihidir. Açıkçası kulağa da hoş geliyor. Ama bunun başarısını otomatiğe bağlamak mümkün değil.
Türkiye’den kaynaklanmayan sebepler bu politikayı sarsabiliyor. Bu nedenle bu alanda çok iddialı olmamak, beklentileri çok yüksek tutmamak lazım...

Tutarsızlıklar listesi
Son tartışmalarda üzerinde durulan hususlardan biri de, dış politikada görülen tutarsızlıklar ve çelişkilerdir.
Bu listede yer alan belli başlı bazı örneklere bakalım:
-Türkiye bir yandan İran’la sıkıfıkı ilişkiler kurmaya ve hatta güvenlik alanında işbirliği kurarken, diğer yandan NATO’nun “füze kalkanı” programı çevresinde erken uyarı sisteminin Türk topraklarında kurulmasını kabul etmiş bulunuyor. Tabii şimdi İran buna tepkili...
-ABD, Türkiye’nin NATO füze sistemine dahil olmasından memnun ama, öte yandan Ankara’nın İsrail’e karşı ilan ettiği yaptırımlardan hoşnut değil, hele Doğu Akdeniz’i kontrol etmeye yönelik yeni politikasından da rahatsız ve endişeli.
-Türk donanmasının Doğu Akdeniz’e inişi, NATO’da da aynı kaygıyla karşılanıyor. Batılılar, sadece İsrail ile değil, Kıbrıs Rum ve Yunan güçleriyle de bir sürtüşmeden korkuyor. Rusya da olaya iyi gözle bakmıyor...
- Ankara Mısır’la şimdi yakın ilişkiler kurmak çabasında. Başbakan Erdoğan önümüzdeki hafta Kahire’ye gidecek. Ancak Başbakan bu vesileyle Mısır’dan -ki Refah kapısından- Gazze’ye geçmek arzusunda. Bu ise Kahire’deki yeni yönetimi zor durumda bırakıyor. Çünkü Mısır, Gazze’ye gizli geçiş sağlayan tünelleri yıktığı gibi, Refah kapısını da kapalı tutuyor.
* * *
Kısacası, Türkiye bölgesel, hatta küresel roller üstlenirken, dünya düzeninin yeniden dizaynına soyunurken, başkalarına ait bazı sorunların parçası olmak tehlikesiyle karşılaşıyor.
İlk bakışta bölgesel veya küresel her meselede proaktif davranmak ve sesini duyurmak, hoş görünebilir. Ama bunun içerde ve dışarıda maliyetini önceden iyi hesaplamalı, bedeli ağır olacak ve yeni sıkıntılar yaratacak yeni sorumluluklardan kaçınılmalıdır...