Ve işte geldik yılın sonuna...
Hep yılın son günlerinde yaptığımız gibi, Türk dış siyasetinin ve ayrıca dünya olaylarının bilançosunu çıkarmak zamanı geldi demek.
Bugün dış politikadan başlayalım.
Türkiye'nin dış ilişkileri açısından 2000 nasıl bir yıl oldu?
Buna vereceğimiz yanıt şöyle olabilir: Çok yoğun... Oldukça sıkıntılı... Bir hayli başarılı...
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in geçenlerde belirttiği gibi, "dış politikada her zaman iyi haberler olmaz. Can sıkıcı gelişmeler de olabilir". Sona ermekte olan bu yılın dış politika tablosu aynen öyle...
* * *
TÜRK dış politikasının 2000 yılı kadar yoğun olduğu bir dönem yakın tarihimizde çok azdır veya yoktur.
Bunun nedenlerinden biri Türkiye'nin gündemine - eskilerine ilaveten - yeni giren konuların veya sorunların çokluğudur. "Sıkıcı gelişmeler"in bir kısmı bundan kaynaklanıyor. Ama Türk dış politikasının oldukça hareketli olmasının bir başka sebebi de, Ankara'nın bölgedeki ve dünyadaki yeni konjonktürden yararlanıp aktif girişimlerde bulunmasıdır. Bu atılımlar genelde Türk diplomasisinin başarılı bir performans göstermesine yol açmıştır.
Türkiye'nin dış politikasındaki öncelikli hedefi haline gelen AB üyeliği ile ilgili gelişmeler, 2000'de inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Aralık 1999'da Helsinki zirvesinde adaylık statüsünü elde eden Ankara, yıla rahat ve umutlu başlamış, ama daha sonra beklenen adımları (Genel Sekreterlik gibi bir kurumun oluşturulması ve bazı temel yasal düzenlemelerin yapılması gibi) zamanında atmadığı için AB'nin soğuk veya şüpheci tavrı ile karşılaşmıştır. Yıl sonu Nice zirvesinde açıkça sergilenen bu tavır, Türkiye'nin temel kural ve kriterlere uyma konusundaki tereddütlerini bir yana bırakıp artık geciken işlerini (bu arada Ulusal Program'ını) 2001'de mutlaka hızla hayata geçirmesi gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor.
* * *
YIL boyunca Türk dış politikasındaki sıkıntıların büyük kısmı, Ermeni ve Kürt sorunlarının "dış uzantıları"ndan çıktı.
Birinci konuda Ankara yakın müttefiki ve dostlarının ters davranışları ile karşılaştı. ABD Kongresi'nde Ermeni yanlısı tasarı Clinton'ın çabası ile önlendi; ama Fransa'da Senato böyle bir kararı onayladı. Diğer birçok ülkede de bu yönde gerçekleşen girişimler, Ankara ile bu ülkeler arasındaki ilişkilere gölge düşürdü. İkinci konuda da (PKK'nın geniş oranda kontrol altına alınmış olmasına rağmen) benzer sıkıntılar görüldü.
Türk diplomasisinin yıl boyunca uğraştığı konulardan biri de, yıllanmış Kıbrıs sorunu oldu. Peş peşe yapılan dolaylı görüşmelerden bir sonuç çıkmaması. Açıkçası dünyanın gözünde bu başarısızlığın nedeni Türk tarafının çözümsüzlüğü tercih etmiş görünmesidir. Cenevre'deki son turdan sonra bu kanaat daha da yerleşmiş bulunuyor...
* * *
TÜRK - Yunan ilişkilerindeki gelişmeleri hem "iyi", hem "kötü" haberlerin arasına almak mümkün. Yılın ilk aylarındaki sıcak hava (özellikle sivil toplum düzeyinde) sonra (resmi düzeyde) bozulur gibi oldu. Ama bu ilişkilerin 1999'da kazandığı ivme ile, 2000'de de genelde iyi bir seyir izlediği söylenebilir.
Türk dış politikasının asıl olumlu hanesine işlenecek gelişmeler arasında Ankara'nın Ortadoğu'da aktif rol almasını, Orta Asya ülkeleriyle ilişkileri pekiştirmesini, Rusya'dan Çin'e, Afrika'dan Latin Amerika'ya kadar çeşitli ülkelere ve bölgelere açılmasını ve tabii ABD ile işbirliğini en üst düzeye çıkarmasını saymak mümkün.
Özetle, sıkıntıları ve başarıları ile 2000, Türk dış politikası açısından en önemli yıllardan biri oldu...