Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türk kamuoyunun çeyrek yüzyıl önce kurulan AGİT'in ne olduğunu, ne yaptığını öğrenmesi için, zirve toplantısını İstanbul'da yapması gerekiyormuş!
Günlerdir Türk medyası AGİT'ten söz ediyor. Dün TV kanallarının çoğu, zirvenin açılışını ve basına açık yapılan konuşmaları, saatler boyunca canlı olarak yayımladı.
Ne kadar sevindirici bir olay... Bu vesile ile, kamuoyumuz sadece AGİT ile tanışmakla kalmadı, aynı zamanda bu geniş forumda tartışılan ve ayrıca ikili görüşmelerde ele alınan sorunlar hakkında da bilgi ahibi oldu...
* * *
TABİİ Çeçenistan bu sorunların başında geliyor. Dün de belirttiğimiz gibi, İstanbul zirvesi, Çeçenistan'ın gölgesi altında yapılıyor. Daha ilk açılış konuşmalarında Rusya ile Batı arasındaki uçurum kendini belli etti.
Dünkü konuşmalarda da gördük ki, AGİT üyeleri arasında iki temel ilke üzerinde mutabakat var: Birincisi ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması, diğeri ise, terörizme izin verilmemesidir.
Bu iki konuda Clinton'dan Chirac'a, Kofi Annan'dan Knut Vollebaek'e kadar, bütün liderler benzer şekilde konuştular. Bu sözler kuşkusuz Yeltsin'in hoşuna gitmiştir.
Ancak aynı liderlerin dile getirdiği bir başka temel ilke var: O da, sorunların barışçı şekilde, diyalogla halledilmesidir. Dünkü toplantıda hemen hemen bütün liderler Rusların Çeçenistan'daki müdahalesinin ölçüyü kaçırdığını belirtmek ve sivillere yönelik saldırıların durdurulmasını istemek zorunda kaldılar. Bu da tabii, Yeltsin'in hoşuna gitmedi.
Rus lideri sert bir üslupla "bu bizim iç işimiz, karışamazsınız" mesajını verdi. Bu ise, AGİT'in ilkelerine ters düşüyor. Bu topluluğa dahil ülkelerin çoğu için "iç işlere müdahale" kavramı artık geçerli değil. Bu kulübe dahil yöneticiler bunu bilmek zorundalar. Buna rağmen direnirlerse, Yeltsin gibi, yalnız ve çaresiz kalırlar... Dünkü toplantıdan çıkan başlıca ders de bu olsa gerek...
* * *
YELTSİN, Demirel ile görüşmesinde, "siz halden en iyi anlayacak durumdasınız" mesajını verdi ve Türkiye'nin dolaylı şekilde de olsa, Çeçenistan'da savaşan "teröristler"i korumaması çağrısında bulundu.
Demirel'in verdiği karşılık ise (tabii aynen bu sözcüklerle değil) "halden anlarız ama, siz de ölçüyü kaçırmayın, bir an önce çatışmaları durdurmaya bakın" şeklinde oldu.
Bu arada Demirel Yeltsin'e söylediklerinin bir kısmını açılış konuşmasında da tekrarladı: Rusya'nın bu meselede haklı kaygıları var. Toprak bütünlüğünü korumak ve istikrarın sarsılmasını önlemek durumunda.
Bir bakıma Demirel de diğer Batılı liderlere benzer görüşler ifade etti; ancak Türkiye'deki şartları ve iç dengeleri de hesaba katarak yumuşak bir üslup kullandı.
Sonuçta AGİT'te yapılan bütün uyarılar ve tavsiyeler Moskova'nın politikasını değiştirmesine yol açacak mı? AGİT zirvesi Çeçenistan'ın gölgesinde yapılıyor; ama Rusya'nın da AGİT zirvesinin gölgesini hissetmemesi olanaksız...
* * *
ZİRVEDE Türkiye'yi direkt ilgilendiren önemli konulardan biri de, kuşkusuz "Türk - Yunan zirvesi"dir. Bir kere, Ecevit ile Simitis'in bir araya gelmesi, önemli bir gelişme. Bir saate yakın görüşmenin havası (Cem - Papandreu görüşmeleri gibi) samami ve sıcak.
Ecevit'in "Yunan toprakları üzerinde talebimiz yok" şeklindeki güvencesi, böylece "resmiyet" kazanmış ve Atina'nın beklentilerini karşılamış oluyor. Buna karşılık Simitis'in, Türkiye'nin "AB perspektifi"ni desteklediğini söylemesi de, Yunan diplomasisinin tutumunu teyid ediyor. Bu Atina'nın Helsinki zirvesinde pürüz çıkarmayacağı anlamına gelir mi? Bundan Yunanistan'ın ön şart koşmayacağı anlamını çıkarmak yanlış olmasa gerek. Hele Papandreu'nun daha önceki beyanları da anımsanırsa...
Ama Kıbrıs ve Ege sorunlarında, tavırların birbirinden epey farklı olduğu dünkü görüşmede de ortaya çıktı. Kısa bir görüşmede bunun böyle olması doğal... Bu ikili zirve, en azından diyaloğa ve yakınlaşma sürecine bir ivme kazandırmış oluyor.



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr