Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üyelik kararının "son-son anda" alındığı 3 Ekim toplantısını hatırlayın...Bunun örnekleri saymakla bitmez.Şu sırada müzakerelerin başlaması konusunda aynı heyecanı yaşıyoruz.Son günlerde gelen haberler, Bilim ve Araştırma başlıklı ilk "fasıl"ın (veya dosyanın) 12 Haziran Pazartesi günü, Lüksemburg'da masaya yatırılacağını ve böylece "müzakere süreci"nin fiilen başlayacağını belirtiyordu. Oysa dünkü haberler, müzakerelere "start" işaretini verecek olan "ortak tutum belgesi"nin henüz 25 üye ülkenin onayını almadığı yönünde...Bu gecikmenin nedeni, gene son dakikada ortaya çıkan pürüzler. Bunun başında Fransa'nın müzakerelerin "açılması-kapanması" konusundaki rezervleri ve Kıbrıs Rum yönetiminin "ek protokol" ile ilgili şartları geliyor... AB'nin Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili olarak verdiği her karar -çoğu zaman son dakikaya kadar belirsizliğini koruduğu için- bir heyecan kaynağıdır. Şimdi Ankara, "ortak tutum belgesi"nin 25 üye tarafından onaylanmasını ve karşılıklı mutabakatın sağlanarak Lüksemburg'da (Ortaklık Konseyi toplantısının hemen ardından) 35 fasıldan ilki olan Bilim ve Araştırma dosyasının müzakereye açılmasını istiyor.Bugün Brüksel'de AB üye ülkelerinin daimi temsilcileri belgeyi görüşmek üzere toplanıyorlar. Eğer mutabık kalıp belgeyi onaylarlarsa, engel kalmayacak ve Türk heyeti pazartesi günü Lüksemburg'da olacak.Daimi temsilciler anlaşamazlarsa ne olacak? Böyle hallerde sonunda dışişleri bakanları işe el koyar. Bu durumda karar, Lüksemburg'daki toplantıda verilecek demektir. Peki bu takdirde Dışişleri Bakanı Gül Lüksemburg'a gider mi? Orası belli değil. Ortaklık Konseyi'ne gitmekten vazgeçer mi? Veya -daha kötüsü- ilk "fasıl" üzerinde müzakerelerin başlamaması ihtimali var mı?Türk yetkililer "Her şey olabilir" diyor. Ancak işin bu noktaya gelmeyeceğini, her zaman olduğu gibi son dakikada bir karara varılacağını ümit ediyorlar.İşte, başta belirttiğimiz gibi, AB gene Türkiye'ye heyecanlı anlar yaşatıyor... Üstelik, AB yetkililerinin Türkiye'yi AB konusunda "heyecanını kaybettiğini" öne sürdüğü bir sırada!.. Onlar hazır değil Ankara bu iddiaya ve eleştiriye karşı çıkıyor.Başbakan Erdoğan dahil, hükümet mensupları son demeçlerinde, Türkiye'nin bu bağlamda, "hedefinden veya hevesinden hiçbir şey kaybetmediğini" vurguladılar.3 Ekim kararından sonra, belki de "tarama" sürecinin fazla "medyatik" olmaması nedeniyle, Türk kamuoyunun AB konusundaki ilgisinde bir "gevşeme" olduğu doğrudur. Ancak esas neden AB'den (özellikle bazı üyelerden) üyelik perspektifini karartan çatlak seslerin gelmesidir. Kamuoyu araştırmalarının belirttiği gibi, halkın AB konusundaki desteğinde belirgin bir gerileme var.Hükümette (ve Meclis'te de) eski ivmede bir aksama olduğu açık. Nitekim yetkililer şimdi yeni reformların "ivedilikle" hızlandırılacağını söylüyorlar.Ancak bu "heyecan işi"nin iki taraflı olduğu da unutulmamalı. Türkiye'de "AB heyecanı"nın canlı kalması, AB'nin Türkiye'nin üyeliği konusunda göstereceği samimi tavra bağlı. Yoksa, bugünlerde yaşanan cinsten "Acaba onlar istiyor mu, istemiyor mu?" şeklindeki "heyecan"ın bir yararı olmaz... skohen@milliyet.com.tr İlgide gevşeme