Suriye devlet başkanı Beşar Esad son günlerde Libya’da Kaddafi rejiminin başına gelenleri gördükten sonra herhalde geceleri rahat uyuyamıyordur.
Ancak çaresizliğe düşen her diktatör gibi o da “Suriye’nin durumu çok farklıdır, burada böyle bir şey olmaz” deyip kendisini avutmaya çalışıyor olsa gerek.
Suriye ile Libya’daki gelişmeler arasında önemli farkların bulunduğu doğrudur. Ama bu tespit, iki ülkede olanlar arasında hiçbir benzerlik olmadığı anlamına gelmez.
* * *
Libya-Suriye karşılaştırmasında, daha ilk bakışta bazı farklılıklar kendilerini belli ediyor.
Arap dünyasındaki değişim rüzgârları Libya’yı sardığı zaman, rejime karşı halk hareketi -Tunus ve Mısır’dan farklı olarak- bir silahlı mücadele halini almıştı. Libya’nın doğu bölgesindeki ayaklanma hareketi, kısa zamanda Bingazi başta olmak üzere önemli stratejik noktalara hâkim olmuştu. Bu, isyancılara Kaddafi’nin ordusu ile güçlü bir pozisyondan savaşmak ve durumlarını pekiştirmek olanağını vermişti. Nitekim savaşçılar bu sayede ülkenin batısına ve nihayet başkent Trablus’a kadar uzanmayı ve sonuçta 42 yıllık Kaddafi rejimine son vermeyi başardılar.
Suriye’de 5 ay önce başlayan Esad karşıtı hareket ise, daha çok silahsız sokak gösterileriyle başladı ve kısa zamanda ülkenin çeşitli yerlerine yayıldı. Suriye’de, Libya’da olduğu gibi, savaşçıların kontrolünde bir “kurtarılmış bölge” oluşmadı.
Esad, göstericilere karşı ordusunu, hatta donanmasını amansızca kullandı. Esad sivil halkı bu tür yöntemlerle yıldırmaya ve kontrol altında tutmaya çalışıyor. Ancak Suriye’de Libya’dakine benzer bir iç savaş durumu yok.
* * *
Libya-Suriye mukayesesinde diğer çarpıcı fark uluslararası camianın tutumudur.
Libya’da ayaklanma başladıktan ve Kaddafi bunu şiddetle bastırmaya kalkıştıktan kısa bir süre sonra, İngiltere ve Fransa’nın girişimi ve Birleşmiş Milletler’in onayı ile, NATO -yanına bazı Arap ülkelerini de alarak- harekete geçti. Sivilleri korumak gerekçesiyle “Koalisyon güçleri” Libyalı savaşçılara destek sağladı, Kaddafi’nin karargâhını dahi hedef alıp, Libya’nın askeri gücünü -hava bombardımanlarıyla- yerle bir etti...
Suriye konusunda ise uluslararası camia, Libya için kullandığı gerekçeyi gündeme getirmiyor ve herhangi bir askeri müdahalede bulunmak istemiyor.
Sonuçta Suriye’deki muhalefet, Libya’dan farklı olarak, silahlı mücadeleye ve dolayısıyla iç savaşa dönüşmeyen bir “sokak hareketi” olarak varlığını sürdürüyor...
* * *
Bütün bu farklılıklara rağmen, Suriye’de değişim rüzgârları giderek yayılıyor, güçleniyor ve rejimi zorluyor.
Sonuçta Suriye’de değişimin mutlaka Libya’dakine benzer bir seyir izlemesi gerekmez. Arap coğrafyasında da her ülkenin kendisine özgü şartları vardır.
Ama Beşar Esad halk hareketini hâlâ yanlış değerlendirip kaba kuvvetle, kan dökerek bastırmaya devam ederse ve değişim beklentilerini göz boyama taktikleriyle oyalamaya kalkışırsa, giderek artan direniş ve yalnızlaşma durumu ile karşılaşacaktır.
Esad veya diğer diktatörler, Libya dersine -sadece farklılıkları değil- benzerlikleri de dikkate alarak çalışmalıdır. Yoksa akıbetleri Kaddafi’ninkinden (ve Mübarek’ten) pek farklı olmaz...
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025