Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye'de de "AB'ye hayır" yönünde bir havanın esmeye başlaması...Hükümetin resmi politikası ve de muhalefet partilerinin tutumu bu yönde değil. Halkta da şimdilik böyle yaygın bir cereyan yok. Ama, kamuoyunda referandum sonuçlarından sonra, Türkiye'nin AB üyeliğinin daha da zorlaşacağı ve belki de bu şartlarda "bu işten vazgeçmek" gerekeceği kanısının yer alması tehlikesi var.Kuşkusuz Türkiye'de AB karşıtı çevreler için yeni durum, bu doğrultuda görüşlerini yaymak için büyük fırsat oluşturuyor. Tıpkı, AB'de Türkiye'nin üyeliğine karşı olan çevreler için olduğu gibi...Avrupa basını bu konuyu diline dolamaya başladı bile. Dünkü "Guardian" gazetesine göre, "Türkler 40 yıllık Avrupa rüyası ile ilgili heyecanlarını kaybediyorlar"...Fazla aceleci bir hüküm bu. Belki AB'nin Türkiye'yi almasını istemeyen Avrupa'daki çevrelerin daha çok arzuları doğrultusundaki bir düşüncesi...* * *ANKARA, AB içinde olup bitenlere rağmen, AB yolundan sapmamak kararında. Nitekim hükümet 3 Ekim'de başlayacak müzakere sürecine hazırlanıyor.Bu durumda -bazı çevrelerin aksi görüşü yayma çabalarına rağmen- Türk kamuoyunun da bu konuda heyecanını kaybetmemesi çok önemli. Yıllardan beri adım adım kaybedilen ilerlemelerden sonra, şimdi- tam da müzakere sürecinin başlaması öncesinde - "bundan bize hayır gelmez" düşüncesine kapılıp bu yoldan sapmak, çok yazık olur.Kaldı ki, AB bu hayhuy içinde dahi, Türkiye ile müzakereye oturmak konusundaki resmi tutumunda herhangi bir değişiklik yapmak niyetinde değil. Hiçbir üye ülke Türkiye ile müzakereler başlamasın demiyor. Kıbrıs Rum yönetimi bile...* * *AVRUPALILAR şimdi öncelikle -Anayasalı veya Anayasasız- nasıl bir birliğe ve bütünleşmeye doğru gideceklerini hararetle tartışıyorlar. Şimdilik her kafadan bir ses çıkıyor. Ama bu, AB'nin çökmek veya dağılmak üzere olduğu anlamına gelmez. AB varlığını -belki anlaşmalarda bazı rötuşlarla ve politikalarında ince ayarlarla- sürdürecektir. Bu bakımdan "AB zaten bitiyor, dolayısıyla bizim de orada işimiz yok" diye düşünmek çok yanlış.Aksine, Türkiye yeniden yapılanma sürecine giren AB'de yerini pekâlâ alabilir. Kaldı ki, müzakere sürecinin başlaması demek, Türkiye'nin çevreden tarıma, sağlıktan enerjiye kadar, AB müktebasatının öngördüğü reformları benimsemesi, yani pratikte vatandaşın yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik transformasyonu gerçekleştirmesi demektir.Bu sürece girmek bile bir kazançtır. Daha ileri aşamalarda nasıl hareket edileceği, o günün koşullarına göre kararlaştırılır.Şimdi "tamam" değil, "devam" deme noktasındayız. Vizyonumuzu, hedefimizi ve heyecanımızı kaybetmeyelim... skohen@milliyet.com.tr TÜRKİYE için Fransa ve Hollanda'daki referandumlardan çıkan "hayır"ın en kötü etkisi ne olabilir, bilir misiniz?