Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Güney Kıbrıs Başkanı Dimitris Hristofyas’ın iki yıla yakın bir zamandan beri yürüttükleri yüz yüze müzakere süreci, dün Lefkoşa’da yapılan “son toplantı”dan sonra, şimdi kritik bir aşamaya giriyor.
BM nezaretindeki bu görüşmelere katılan örgütün özel temsilcisi Alexander Downey, New York’a gidip Genel Sekreter Ban Ki-moon’a bu süreçte gelinen nokta hakkında etraflıca bilgi verecek. Ardından BM’nin başı Ban, raporunu verirken, bundan sonra ne yapılacağı konusundaki kararını açıklayacak.
“Tamam mı, devam mı” gibi temel bir tavrı ortaya koyacak olan bu karar, sadece müzakerelerin değil, aynı zamanda Kıbrıs sorununun akıbetini de belirleyecek.
Görüşmelerdeki bütün tıkanıklığa rağmen, bu sorunu çözmeye angaje olan BM Genel Sekreteri’nin “tamam” deyip tarafları kendi hallerine terk etmesi ihtimali çok zayıf görünüyor.
Buna karşılık “devam” demesi halinde, bunun şimdiye kadar sonuç vermeyen şeklini, çerçevesini ve kapsamını aynen koruması olasılığı da bir o kadar düşük.
Bu durumda bir “ara” verebilir. Ya da müzakerelerin şeklini ve kapsamını değiştirebilir.
Varılan bu kritik noktada, Türk tarafı durumu nasıl değerlendiriyor? BM Genel Sekreteri’nden ne bekliyor? Geleceğe nasıl bakıyor?
KKTC lideri Derviş Eroğlu ile Lefkoşa’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yaptığımız söyleşi, bu konulara ışık tutuyor.

Haberin Devamı

Kıbrıs halkının umudu azaldı
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıslı Türklerin çözümü arzu ettiğini, ancak son zamanlarda umutlarının azaldığını ve sarsıldığını söyledi.

TAMAM MI DEVAM MI

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ‘Milliyet’e konuştu
‘MÜZAKERELER ARTIK BÖYLE DEVAM EDEMEZ’

Dünkü “son toplantı”dan sonra Eroğlu, BM Genel Sekreteri’nden, görüşme şekil ve yönetimi değiştirmesini istedi ve Türkiye dahil 3 garantör devletin yer alacağı “beşli zirve” önerisini resmen kendisine ilettiğini açıkladı
Toplam 4 yıldır süren bu müzakere sürecinde “anlaşamadığımız hususlar, anlaşabildiğimiz hususlardan fazladır” diyen KKTC lideri, “beşli konferans” önerisini “son şans” olarak nitelendirdi
“Çözümsüzlük çözümdür” şeklinde eski ifadesini değiştiren Eroğlu, şimdi “çözümsüzlük en iyi çözüm değildir” diyor ve bir anlaşmaya varmak için sonuna kadar çalışacağını belirtiyor

Haberin Devamı

Son toplantınızdan sonra sizce ne olacak? Sürecin bir şekilde devam etmesi ihtimali var mı? Yoksa bu gerçekten bir son mu?
BM Genel Sekreteri’nin bu konuda alacağı kararı bekleyeceğiz. Bu bakımdan nisan ayı kritik bir dönem olacak... Tabii çeşitli ihtimaller var. Ama Ban Ki-moon da görüşmelerin aynı şekilde devam edemeyeceğini biliyor. Bu süreci aynı şekilde sürdürmek için yapacağı bir davet, boşuna gayret olur.
Bir ara Türk hükümeti gibi siz de, 1 Temmuz’a kadar müzakerelerden bir sonuç alınması gerektiğini, aksi halde ilânihaye beklenemeyeceğini beyan etmiştiniz. Müzakereler devam ederse, o tarihe kadar anlaşma olabilir mi?
Hayır imkânsız. Bu haliyle müzakereler sonuç vermez.
Bir ara verilirse?
Ara verilmesi bir fayda sağlamaz. Rumlar bu işi 5-6 ay daha sallamış olurlar. Zaten Rum kesiminde önümüzdeki şubatta başkanlık seçimleri olacak.
Böyle bir şey olursa, Türk tarafı karşı mı çıkar?
O taktirde masaya tekrar oturmamız için şartlarımız değişir... Temennim, Genel Sekreter’in (şimdiye kadar sürdürülen şekli ile müzakerelerde) anlaşma olamayacağını anlamasıdır.

RUMLAR ZAMANA OYNUYOR
Peki sizin tercihiniz nedir? Bir ara “beşli zirve”den söz edildi. (Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Kıbrıs Türk ve Rum liderleri...)
Evet, biz üç garantör devletin katılımıyla, genişletilmiş bir konferans istiyoruz. Ben bunu resmen önerdim. Genel Sekreter’in dikkatine sundum...
Beşli zirve olursa, ne değişir? Anlaşma şansı artar mı?
Böyle bir toplantı, garantör devletin nezaretinde ve onların katkısıyla yapılacağı için durum faklı olacak. Bizim uzlaşma gayretimiz daha iyi görülecek. Bu da artık son şans olur.
Ban Ki-moon veya BM çevreleri bu öneriye nasıl bakıyor?
Şu anda resmi tutumlarını bilmiyoruz. Göreceğiz.
Ama Rum tarafı bunu istemiyor, değil mi?
Hayır, istemiyor. Rumlar zamana oynuyor. Statüko onların lehinde. Üstelik şimdi AB başkanlığına oturacaklar.
Türk tarafı olarak adanın yeniden birleşmesini amaçlayan bir çözüm arzusu ve umudunu taşıyor musunuz?
Bizim halkımız çözümü arzu ediyor. Bunu şimdiye kadar hep gösterdi. Ama son zamanlarda bu umutlar sarsıldı, azaldı. Ama ben sonuna kadar çözüm için çalışacağım.
Bir ara “en iyi çözüm çözümsüzlüktür” diyordunuz. Ya şimdi?
Evet bunu ben söylemiştim. O zamanki şartlar da böyleydi. Biz şimdi çözüm için uğraşıyoruz. Çözümsüzlük de en iyi çözüm değil. Ama maalesef Rum tarafının tutumu nedeniyle çözümsüzlük hep devam ediyor. Artık çözüm için son şansımızı kullanıyoruz.

SÜREÇ FAZLA UZADI
Birleşme olmazsa, ayrılmayı mı düşünüyorsunuz?
Birleşmedik ki, ayrılalım!
Müzakereler kesilirse, KKTC’nin ayrı bir devlet olarak varlığını sürdürmek için ne yapacaksınız? Nasıl tanınmasını sağlayacaksınız?
O zaman günah bizden gitmiş olacak. Alternatiflerimizi değerlendireceğiz.
Tekrar müzakerelere dönersek, bu süreç aslında 2008’de Mehmet Ali Talat’ın cumhurbaşkanı olduğu dönemde başladı. Sonra siz 2010’da bu görevi devraldınız. Yani 4 yıldır müzakereler sürüyor. Hiç mi ilerleme olmadı?
Müzakereler fazlasıyla uzun sürdü. Bu da artık hepimizi bıktırdı. Tabii ki bu arada bazı noktalarda mutabakat sağlandı. Ele aldığımız bazı başlıklarda (ekonomi, AB ile ortaklık, güç paylaşımı gibi) anlaşma veya yakınlaşma oldu. Mülkiyet gibi hususlarda bazı prensipler ve parametreler üzerinde mutabakat sağlandı, ama ayrıntılara inince anlaşamadık. Garantiler, toprak gibi başlıklar ise duruyor... Kısacası anlaşamadığımız hususlar, anlaşabildiğimiz hususlardan çok daha fazla.
Kısacası artık aynı tür bir yöntemle müzakerelerin devam etmesinde yarar yok diyorsunuz. Peki başka türlü ne olacak?
BM Genel Sekreteri’ni bekleyeceğiz, bakalım ne diyecek, neye karar verecek...

Haberin Devamı

Kimse ‘masa’dan vazgeçmiyor
Aslında kimsenin nerdeyse 4 yıldır devam eden müzakere sürecinden umudu kalmadı.
Türk tarafı bunu açıkça söylüyor. Ama masadan kalkan taraf olarak görünmek de istemiyor.
Rum tarafı da aslında bu tür görüşmelerle bir anlaşmaya varılamayacağının farkında. Masadan kalkmak onların işine gelmez. BM Genel Sekreteri son beyanlarında sabrının tükenmekte olduğunu ima eden ifadeler kullandı. Ama o, şahsen prestijini kaybetmemek için bu sürecin kesilmesini istemiyor ve yeni formüller arıyor.
“Diğerleri”ne gelince: ABD ve Avrupa ülkelerinin gündeminde Kıbrıs pek yok doğrusu. ABD İran, Suriye gibi sıcak sorunlarla uğraşıyor. Avrupa ekonomik krizle meşgul. Onların önüne Kıbrıs sorunu getirildiğinde tepkileri “aman kriz çıkmasın, görüşmeler devam etsin” şeklinde oluyor.
Hasılı çözümsüzlük devam ediyor, müzakereler bir sonuç vermiyor, ama kimse “masa”dan vazgeçme lüksüne sahip değil...