Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İç politikadaki son çalkantılara rağmen Başbakan Bülent Ecevit’in önceki gün ilgili makamlara "AB ile hızlı uyum" talimatını vermesi, Ankara’nın bu konudaki kararlılığını ortaya koydu.
Başbakan yayımladığı genelgede, AB ile mevzuatta uyum sağlanması ve yeni kabul edilen yasaların uygulamaya konması işinin 15 Kasım’a kadar tamamlanmasını talep ediyor. Ayrıca Meclis’in 3 Ağustos’ta onayladığı uyum yasaları paketinin hayata geçirilmesini sağlayacak yönetmelik tasarılarının da 15 Ekim’e kadar Başbakanlığa sevk edilmesini istiyor.
Kabul etmeli ki, Meclis’in tatilini kesip reform paketini hızla geçirmesinden sonra, uygulamaya ilişkin adımlar atılamamış, bu arada koalisyon ortakları arasında bu konuda ciddi sürtüşmeler ortaya çıkmıştır. Nitekim MHP’nin "AB reform yasaları"nın yaşama geçirilmesine yönelik engellemelerinin hükümet içinde yarattığı kriz, Türkiye’yi bu alanda hareketsizliğe sürüklemiştir.
Başbakan’ın şimdi inisiyatifini ele alarak, bu yöndeki çalışmaların hızlandırılması talimatını vermesi ve bunu belirli bir takvime bağlaması, sevindiricidir.
***
TÜRKİYE’nin, AB üyeliği müzakereleri için tarih alma süreci giderek daralıyor. İlerleme Raporu (16 yerine) 9 Ekim’de tamamlanıyor. Konsey Brüksel’de 24 Ekim’de toplanıyor. Ve nihayet bu ön çalışmaların ardından esas kararın çıkacağı Kopenhag zirvesi de 12 Aralık’ta yapılıyor.
Bu bakımdan Türkiye’nin bu kısa süreçte yasal düzenlemeleri tamamlayıp özellikle Kopenhag kriterlerine ilişkin hükümleri uygulamaya koymaya başlaması büyük önem taşıyor.
AB ile yakından ilgilenen yetkililer (ve siyasi liderler arasında özellikle ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz) bunun bilincindeler ve bunu da her vesile ile vurguluyorlar. Ne var ki, tam "uygulama aşaması"na girilmekte iken gösterilen tereddütler ve hatta direnç, hem zaman kaybına yol açıyor, hem de Türkiye’nin gerçekten bu reformlara uymaya niyetli olup olmadığı konusunda (içeride ve dışarıda) kuşkular yaratıyor.
Başta öyle bir izlenim yaratıldı ki, Meclis reform paketini onayladıktan sonra her şey bitecek, AB derhal istenilen üyelik tarihini verecek. Oysa yasaların uygulamaya konması, Meclis’te onaylanması kadar önemlidir. Bu da yeni ek bir "şart" değil, bir koşulun parçasıdır. 3 Ağustos’tan sonraki gelişmeler (bu arada AB üyeliği konusunda alevlenen tartışmalar), bu konuda bir "frekans farkı"nın mevcut olduğunu, bazı yetkililerin teknik olarak yasaların boşluklarından veya kaçamak yollarından yararlanıp reformları hayata geçirmeyi sindiremediklerini gösteriyor.
Neyse ki şimdi Başbakan Ecevit’in AB ile uyum çalışmalarının hızlandırılması talimatını vermesi, Ankara’nın bu tereddütleri de aşmaya kararlı olduğunu gösteriyor.
***
AB’nin bunu dikkate alması beklenir. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin reform paketini hızla çıkarmasından duyduğu memnuniyeti sık sık ifade eden AB, şimdi Ankara’nın (bütün sıkıntılara rağmen) bunları uygulamaya koymak konusundaki iradesini de görerek Türkiye’ye güvenmeli, ona bir şans vermelidir.
Umarız AB yetkilileri "uygulama"yı görmek için aylar beklemek gereğini duymazlar. Tabii ideal olan, aralık zirvesinde müzakere tarihinin verilmesi veya bu yönde bağlayıcı, açık bir angajmana girişilmesidir.
Bununla beraber, Kopenhag doruğundan kesin tarihin çıkmaması olasılığına da şimdiden hazırlıklı olmakta yarar var. Son zamanlarda resmi beyanlarda hep böyle bir tarihin verileceği beklentisi vurgulandığı için, kamuoyunda da "Kopenhag’dan tarih çıkmazsa bu iş biter" biçiminde bir izlenim doğmuştur. Oysa (daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi) bu tarih pekala 2003’te de verilebilir. Yani Kopenhag "son durak" değil.
Dolayısı ile önümüzdeki iki ayı iyi değerlendirelim, Başbakan’ın belirttiği gibi gereken işleri hızla tamamlayalım, ama Kopenhag zirvesini de bir saplantı haline getirmeyelim...