Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1997'nin Kıbrıs'ta "barış yılı" olacağını düşünenler için, yılın ilk günlerinde olup bitenler, pek umut verici olmadı.
Kıbrıs Rum yönetiminin, Rusya'dan S - 300 tipi füzeler satın alma kararı, daha şimdiden bir gerginlik yarattı. Adada uzlaşma havası yerine, nerede ise, çatışma rüzgarları esiyor.
Rumların Yunanistan'la yaptıkları ortak savunma planları çerçevesinde bir süredir silahlanmaya hız verdikleri ve özellikle Rusya'dan tank ve diğer modern silahlar satın aldıkları biliniyor. Ancak oldukça gelişmiş bir füze tipi olan S - 300'leri bu silah envanterine katma kararı, ciddi kaygılara ve sert tepkilere yol açıyor. Böylece Kıbrıs, tam yeni diplomatik girişimlerin başlayacağı bir dönemde, adeta bir barut fıçısı görünümünde, uluslararası gündeme geliyor.
Nitekim dünya basını, füze anlaşmasının bölgedeki dengeleri ve huzuru "tehdit ettiğini" açıkça yazıyor...
* * *
KIBRIS Rumlarının argümanı, "Türk işgali"ne karşı kendilerini savunmak zorunda kaldıkları ve bu sofistike silahları da bu amaçla aldıklarıdır.
Rusların savı da, S - 300'lerin "savunma" silahı olduğu, kendilerinin, diğer ülkeler gibi isteyene silah satma hakkını kullandıklarıdır.
Oysa, mesele o kadar basit değildir ve Rumların olduğu kadar Rusların öne sürdüğü görüşler, doğru ve inandırıcı olmaktan çok uzaktır.
Rum tarafı, resmi gerekçesinde "Türk işgali"ne karşı savunmadan söz ediyor. Türk kuvvetleri 1974'ten beri adanın kuzeyinde bulunuyor. Türk askeri güneye ne zaman saldırdı? Rumlar neden bundan önce değil de şimdi bu tür silahları almak ihtiyacını hissediyor? Bu silahlarla "Türk işgali"ne son vereceklerini mi düşünüyorlar?
Dünya basınına da yansıyan haberlere göre, Rum resmi yetkilileri, özel konuşmalarında, bu silahların alınışını bir "siyasal taktik" olarak nitelendiriyorlar. Amaç, dünyanın dikkatini Kıbrıs'a çekmek, Türkiye üzerinde baskı yapılmasını, böylece "Türk işgali"ne son verilmesini ve AB'nin kapılarının açılmasını sağlamakmış...
Eğer gerçekten Klerides yönetimi bu silahları daha çok siyasal bir amaçla alıyorsa, bir yabancı diplomatın deyişiyle "tehlikeli bir kumar" oynuyor demektir. Böyle bir silahlanma ile Kıbrıs sorununa çözüm getirmek mümkün değil. Aksine, bu politika gerilimi artıracak ve hatta çatışma tehlikesini yaratacaktır. Daha şimdiden görüldüğü gibi, ABD ve Batı, Rum tarafına karşı net ve sert bir tutum almaktadır. Yani Klerides uluslararası destek de kaybetmektedir.
Eğer Rumlar bu silahları "askeri bir fırsatta" değerlendirmeyi düşünüyorlarsa, daha da kötü sonuçlar yaratmış olurlar.
Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen'in dediği gibi, bu füzeler Kıbrıs Türklerine karşı bir savaşta kullanmak için, "çok fazla", Türkiye'ye karşı yöneltmek için ise "çok az" bir güç oluşturuyor. O halde bu silahları adaya getirip dünyayı ayağa kaldırmanın anlamı ne?
İlk bakışta Rumların "savunma" argümanı, meşru ve geçerli görünebilir. Ama Rumların S - 300'leri sadece böyle bir amaçla Ruslara sipariş etmedikleri açık. Bunun ötesinde, başka askeri ve siyasal hedefler var.
Askeri hedefleri, S - 300 füzelerinin 150 kilometre menzilli olduğunu ve gerektiğinde bir saldırı silahı olarak da kullanılabileceğini hesaba katarak değerlendirmek gerek. Daha açıkçası, bir askeri uzmanın bize belirttiği gibi, "S - 300 füzelerinin Güney Kıbrıs'ta konuşlanması, sadece Kıbrıs'ın içinde bulunduğu bölgede değil, Ege'de de dengeleri etkiler... Yani bir Türk - Yunan çatışmasında S - 300'ler de devreye girebilir."
Ankara (ve özellikle Türk askeri yetkilileri) bunu dikkate alarak şimdi çeşitli "opsiyon"ları değerlendiriyor.
Türkiye şimdiden dış dünyaya gereken uyarıları da yapıyor...
ABD ve İngiltere'nin, resmi açıklamalarında, bu silahların "bölgedeki dengeleri bozacağı"nı ve bunun yeni tehlikeler yaratacağını ilan etmesi, bu görüşün Batı'da da paylaşıldığını açıkça gösteriyor.
* * *
RUSYA'ya gelelim: Moskova dünyanın hatırı sayılır silah üreticisi ve ihracatçısı. Silahsızlanma temasını her fırsatta işleyen Rusya, kim parayı basarsa, ona istediği silahı temin ediyor. Rumlara S - 300'leri satması bu "ticaret" mantalitesinin bir sonucu. Rusya aynı zamanda bu sayede siyasal bir rol oynayıp Kıbrıs'a ve Doğu Akdeniz'e kendi etkinliğini yayabileceğini hesaplıyor.
Böylece Ruslar da Rumların tehlikeli oyununda yer almış bulunuyor.
Türkiye bu oyunu bozmak ve 1997'nin - çözüm yılı olması bir yana - bir çatışma yılı olmaması için ne yapabilir?
Bunu yarınki yazımızda ele alacağız.