DOĞUM epey sancılı ve eksik oldu... Türkiye - KKTC Ortaklık Konseyi'nden beklenen şey, daha önce bildirildiği gibi, iki taraf arasında bir Gümrük Birliği anlaşmasının imzalanması idi. Bunun için bütün hazırlıklar yapılmış, bu arada 4 bakan da Girne'ye gitmişti. Ama son dakikada Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in teknik çalışmaların henüz tamamlanmadığına ilişkin sözleri, bazı ciddi pürüzlerin varlığını yüzeye çıkardı. Bu arada Türkiye'den gelen temsilcilerin kendi aralarında ayrı bir toplantı yapmaları da, KKTC heyetinin dahi kafasını karıştırdı...
Neyse ki sonunda bir çıkış yolu bulundu ve bir "çerçeve" anlaşmasına imzalar atıldı. Bu aslında beklenen ve arzulanan esas Gümrük Birliği anlaşması değildi. Nitekim parafe edilen belge, petekleri sonradan doldurulacağı bildirilen bir çerçeveden ibaretti.
Bu hali ile yeni varılan anlaşmaya "içi boş bir çerçeve" olarak bakmak mümkün. Daha iyimser bir yaklaşımla, gerçek Gümrük Birliği'ni yakında hayata geçirecek olan bir doküman olarak da...
***
ORTAKLIK Konseyi görüşmelerinin bu kadar zorlu geçmesi ve bazılarına "dağ fare doğurdu" dedirten bir çerçeve ile yetinilmesi daha çok Ankara'dan kaynaklanan bir kararsızlığın, hatta kafa karışıklığının sonucudur.
Gümrük Birliği anlaşmasının imzalanması amacı ile çıkılan yolda sergilenen tutarsızlık bir fiyaskodur. Madem ki böyle bir hedef seçilmiş, gerekli hazırlıklar yapılmış ve zamanlaması da ayarlanmış, artık bunun stratejisinin iyi belirlenmiş, hesabının tam yapılmış olması gerekmez miydi? Öyle olmadığı, imza töreni hazırlanırken, AB'den ve diğer kaynaklardan gelen uyarılar üzerine, tartışmaların çıkması ve yeni bir değerlendirme gereğinin duyulması ile ortaya çıktı. Açıkçası bu, Ankara'nın bir süredir Kıbrıs politikasında çizdiği zikzak çizgi üzerinde yürümeye devam ettiğini (diğer bir deyişle hükümetin bu konuda kararlı bir tavır alamadığını) gösteriyor...
***
ŞİMDİ bu çerçeve anlaşması ne olacak? KKTC adına görüşmeleri yürüten Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş bize şöyle dedi: "Artık geri adım atamayız. Anlaşmayı tamamlamaya mecburuz. Çalışmaları bir ay içinde bitireceğimizi umuyorum. Ondan sonra iki tarafın meclislerinin de onaylaması ile, Gümrük Birliği yaşama geçebilecek."
Serdar Denktaş, Abdüllatif Şener'in de belirttiği gibi Gümrük Birliği'nin KKTC'nin hem Türkiye, hem dünya ekonomisi ile entegre olmasını sağlayacak, AB yolunu da açacak...
Bu da tabii çok iyimser bir tahmin. Gerçi Gümrük Birliği bazı ekonomik kazançlar sağlayacak, ama KKTC Ticaret Odası Başkanı Ali Erel'in deyişi ile, siyasal çözüm olmadıkça Kıbrıs Türk halkının bunun avantajını görmesi mümkün değil. İki muhalefet grubunun liderleri, Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı da, bu tür ekonomik önlemlerin "palyatif" olduğunu ve gerçek bir çözümün getireceği kazanımları sağlayamayacağını söylüyorlar.
Kaldı ki, siyasal açıdan atılan bu adımın Türkiye'yi de zor duruma düşürdüğü görülüyor. AB'den (BM ve ABD çevrelerinden de) gelen tepkiler, Ankara'nın bu konuda baskı altına girdiğini ve özellikle AB ile ilişkilerde sıkıntı yaratacağını gösteriyor.
Bu durumda ya "varsın öyle olsun, biz AB'ye rağmen yolumuza devam ederiz" diyebilirsiniz; veya "Türkiye Kıbrıs konusunda her adımı atarken, esas dış politika hedeflerini de dikkate almalı" diye düşünebilirsiniz...
KKTC ile Gümrük Birliği konusunu da, böyle bir tercihin ışığında değerlendirmek gerek...