Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Nitekim dün 80 ülkeden 1000'den fazla üst düzey emniyet yetkilisinin ve akademisyenin katılımıyla açılan "2. İstanbul Demokrasi ve Küresel Güvenlik Konferansı"na, PKK'nın son eylemlerinin ışığında, Türkiye'nin karşılaştığı terör meselesi hâkim oldu.Aslında Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen bu üç günlük konferansın gündeminde, terörizm, diğer suçlar arasında başlıca yeri tutuyor.Bundan önce 2005'te gene İstanbul'da düzenlenen ilk konferansta da uluslararası terörizm konusu tartışılmış, önemli bildiriler sunulmuştu.Ancak bu kez, Türkiye'nin en ciddi terör saldırılarına sahne olan bir ortamda, bu konunun erbabı sayılan yüzlerce yabancı yetkilinin ve uzmanın İstanbul'da toplanması, bu temanın farklı şartlarda ve değişik bir perspektifle ele alınmasına vesile oluyor.Bu bakımdan dünkü açılış konuşmalarını yapan Türk bakanlar, Meclis Başkanı, Emniyet müdürleri, dikkatleri PKK terörüne çekmek, sorunun Türkiye ve bölge için taşıdığı tehlikeleri anlatmak ve uluslararası camiaya da gereken mesajları vermek fırsatını bulmuş oldular. PKK terörizminin tırmandığı bir sırada Türkiye'de güvenlik ile ilgili yapılan uluslararası bir konferansta, bu konunun öncelik ve ağırlık taşıması doğal. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül konuşmasında, Türkiye'nin PKK terörüyle ilgili sıkıntılarını anlatırken, halen Kuzey Irak'ta 3500 ile 3800 arasında PKK'lının üslenmiş bulunduğunu söylemesi dikkatimizi çekti. (Bu tabii Başbakan Erdoğan'ın 500 olarak verdiği rakamın çok üstündedir)...Gül, Irak makamlarının bu teröristlerin bölgeden çıkarılması konusunda "hiçbir çaba harcamadıklarını" söyledikten sonra, Türkiye'nin beklentilerini şöyle açıkladı: Ya Irak makamları durumu kontrol altına alır veya Irak'taki koalisyon güçleri işbirliği yaparak bu işi halleder... Aksi halde, Türkiye gerekeni yapmak zorunda kalır... Gül, Türkiye'nin komşu topraklarında hiç gözü olmadığını vurguladıktan sonra, Türkiye'nin -tek başına da olsa- Kuzey Irak'tan gelen tehlikeyi bertaraf etmeye kararlı olduğunu belirtti.Bunlar belki daha önce de söylenmiş, genel nitelikte sözler sayılabilir. Ancak ABD ve Avrupa ülkelerinin "önde gelen emniyet mensuplarının ve terör uzmanları"nın önünde vurgulanmasının farklı bir etkisi olabilir.Gül, Türkiye'nin terörle mücadele tecrübelerini anlatırken de, bazı önemli mesajlar verdi; örneğin yabancı ülkelerin teröristlere lojistik ve mali destek sağlamaması çağrısında bulundu. Bu arada terörle mücadelede uluslararası dayanışma göstermeyen, teröristlerin kendi topraklarında faaliyet göstermesine göz yuman ülkelerin BM tarafından "ifşa edilmesi"ni önerdi... Sayı 500'ün çok üstünde... Meclis Başkanı Bülent Arınç da uluslararası camiaya benzer şekilde seslendi ve bu arada Türk hükümetinin de terörle mücadeleyle birlikte demokrasi ve hukuk devleti anlayışını korumaya çalıştığını söyledi. Böyle hallerde siyasi iktidarın sağduyu ve soğukkanlı hareket etmesinin zorluğuna işaret eden Arınç, terörizmin sonuçları kadar sebeplerinin de iyi incelenmesi, yani bu duruma yol açan faktörlerin ortadan kaldırılması için çalışılması gerektiğini hatırlattı.Bu konferansta zaten tartışılacak başlıca konulardan biri de demokrasinin zedelenmeden terörizmin -gerek eylemleri, gerekse nedenleri açısından- nasıl saf dışı edileceğidir. Konferansa sunulacak (ve sonradan kitap olarak yayımlanacak) 490 bildirinin önemli bir kısmı da bu konudadır... skohen@milliyet.com.tr Siyasi iktidar için zor...