Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜRK diplomasisi, Avrupa ile ilişkiler konusunda artık "NATO kartı"nı oynuyor. Ankara bu yeni stratejisini, iki platformda uygulamaya başladı bile...
Avrupa Birliği'nin askeri uzantısı olan Batı Avrupa Birliği (BAB), bu platformlardan biri. Geçen hafta, BAB'ın Belçika'da yaptığı toplantıda, Türkiye ilk kez bu yeni yaklaşımının resmi işaretini verdi.
BAB'a, AB üyeleri dahil. Türkiye ise BAB'ın ancak "ortak üyesi" olarak kabul ediliyor. Bu nedenle birtakım sorumluluklar yüklendiği halde - örgütün karar mekanizmasında yer almıyor. Oysa Yunanistan, AB üyesi olduğu için, BAB'ın planlama ve karar organlarında söz - ve de veto hakkı - sahibi.
Türkiye, BAB'ı AB'ye girmenin bir "arka kapısı" olarak gördüğü ve Avrupa'nın güvenlik sisteminin dışında kalmak istemediği için, vaktiyle bu şartlarla ortaklık üyeliğine razı olmuştu.
Tabii şimdiye kadar Türkiye'nin BAB'taki statüsünü tam üyeliğe çıkarma, yani karar mekanizmasına da girme yönündeki girişimlerine karşı çıkan "vetocu" Yunanistan... Bir de, Yunan engelini belki de gerekçe - veya fırsat - olarak kullanan ve gerçekte Türkiye'ye pek sıcak bakmayan birkaç Avrupa ülkesi...
* * *
TÜRKİYE, bu aşamada, kendi elinde de bir "veto silahı" bulunduğunu keşfetti. Ve nihayet bunu kullanacağını açıkça ilan etti.
BAB, askeri misyonlarında (bu manevralar olabilir, ya da Bosna'da olduğu gibi, güvenliği korumaya yönelik çok uluslu barış gücü operasyonları olabilir), NATO'nun lojistik, malzeme, istihbarat gibi alanlarda aktif desteğine muhtaçtır. Bunun için de NATO'nun okey'ini vermesi gerek. Bu okey tek sesli olmak zorundadır; yani oy birliği şarttır.
İşte Türkiye bu noktadan hareket ederek, BAB'a son toplantı sırasında şu uyarıyı yaptı: "Ya bizi tam üye gibi, karar mekanizmasına alırsınız, ya da Yunan vetosuna boyun eğerseniz, biz de NATO'nun destek kararını engelleriz. Yani, NATO'da vetomuzu çekeriz"...
BAB'ın Ostende'deki toplantısında bu konuda bir sonuca varılamadı. İlerde BAB, herhangi bir misyonu için NATO'ya başvuracağı zaman, konu gündeme gelecek elbet. Bakalım o zaman Avrupalı dostlar ne yapacak?
* * *
TÜRKİYE'nin "NATO silahı"nı kullanabileceği sinyalini verdiği diğer bir forum da, bizzat NATO'dur.
NATO şu sırada "genişleme" stratejisini tartışıyor. Soğuk Savaş yıllarında Varşova Paktı'nda yer alan Doğu Avrupa ülkeleri - ve ayrıca Avusturya gibi "tarafsızlar" - şimdi "Avrupa güvenlik sisteminin yeniden yapılanması" çerçevesinde, NATO'da yer almak istiyorlar.
Türkiye, ilke olarak, NATO'nun genişlemesine muhalif değil. Ama 1952'den beri bu örgütte yer alan ve günümüze dek, "sadık bir üye" olarak tüm vecibelerini yerine getirmiş olan Türkiye, Avrupa'daki yerinin ve rolünün, yeni adaylara gösterilen büyük ilgi sonucunda, unutulmasını da istemiyor. Oysa görülen odur ki, Batı Avrupa ülkeleri şimdi AB'nin de tam üyeli adaylar listesinde yer alan bu ülkelere öncelik tanıyor ve... Türkiye'yi pas geçiyor!
Dış politika konusunda deneyimli bir politikacımız olan ve sık sık Türkiye'yi uluslararası platformlarda temsil eden Bülent Akarcalı, geçen hafta, Münih'te Hanns Seidel Vakfı'nın düzenlediği Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisi konulu bir toplantısındaydı. Kendi ifadesi ile, toplantıda öyle bir hava esti ki, NATO mutlaka bütün bu yeni adaylara kucak açacak. O kadar ki, bir Paris - Berlin - Varşova hattından söz edildi; hatta Rusya'ya da bir nevi ortaklık önerisi yapılarak, bu hat Moskova'ya kadar uzatıldı. Türkiye konusunda tek söz edilmedi.
Konferansa katılanlara Türkiye'nin jeostratejik önemini, Avrupa'daki yerini ve rolünü hatırlatmak, Akarcalı'ya düştü. O da, "NATO kartı stratejisi" çerçevesinde şu uyarıyı yaptı: "Eğer Türkiye'yi, BAB ve AB gibi kuruluşlarla birlikte Avrupa camiası içinde saymazsanız, bu konuda açık bir niyet beyanında bulunmazsanız, Türkiye NATO'nun genişlemesine karşı vetosunu çekecektir."
Evet; Türkiye neden sonra elindeki bir kozu, NATO kartını, keşfetti. Bunu ustalıkla kullanmayı becerirse, sonunda kazançlı çıkacaktır...