BEKLENEN “gizli randevu” dün resmen açıklandı. Türk diplomasisinin yoğun çabaları sonucunda, İsrail ile Suriye temsilcileri Türkiye’ye geldiler ve “dolaylı görüşme” sürecine start verdiler...
Bununla ilgili hazırlıklar bir süreden beri “sessiz ve derinden” yapılıyordu. Geçen cuma günkü yazımızda şunları yazmıştık: “İsrail’in Golan’dan çekilebileceğini bildirmesinden sonra, Türkiye’nin aracılığıyla, ciddi bir müzakere sürecine girilmesi olasılığı yüksek. Bu yönde bazı gelişmeler bekleniyor. Türkiyenin ev sahipliği yapacağı İsrail-Suriye “dolaylı görüşmeleri”nin yakında başlaması planlanıyor”...
Dün, Ankara, Kudüs ve Şam’da, eşzamanlı olarak, Türkiye’nin gözetiminde, Suriye ve İsrail temsilcileri arasında “dolaylı görüşmeler”in başlamış olduğu açıklandı. Bu arada İsrail ve Suriye, görüşmeleri “ciddi ve sürekli bir şekilde” yürütmek niyetinde olduklarını belirttiler.
Böylece bir yıl kadar önce başlayan gayri resmi temaslardan ve Türkiye’nin aktif girişimlerinden sonra İsrail ile Suriye nihayet barış görüşmeleri sürecine girmiş oluyorlar.
Başlangıç noktası
Bu aşamada görüşmeler “dolaylı” biçimde (İngilizce deyimiyle “proximity talks” şeklinde) yapılıyor.
Bunun anlamı şudur: Taraflar aynı odada, bir masa etrafında yüz yüze görüşüyorlar. Kendi görüşlerini, önerilerini ve taleplerini, arabulucu yani Türkiye vasıtasıyla birbirlerine iletiyorlar. Bu arada arabulucu, müzakere sürecini doğru bir zemine oturtmak için kendi katkılarını da sağlıyor.
Bu “dolaylı” görüşmelerde ilerleme kaydedildikten sonra, daha ileri bir aşamada, tarafların yüz yüze görüşmeleri mümkün olabilir.
Bunun Türkiye tarafından gerçekleştirilmesi, rastlantı değil. Gerçekten bu iş için en “biçilmiş kaftan” olduğu için bu rolü üstlenebildi. Türkiye her iki tarafın güvendiği bir ülke. Hatta bunun için “tek ülke” de denebilir. (Nitekim başkalarının bu yöndeki inisiyatifleri başarılı olamadı)... Türkiye’nin tüm taraflar ve ilgililerle iyi ilişkileri bulunmasının da bunda önemli payı var.
Daha bu aşamada, Türk diplomasisinin böyle bir rol üstlenmesi Türkiye’ye uluslararası boyutta itibar kazandıran bir gelişme...
Uzun, çetin yol...
Bu sürecin uzun ve çetin olacağı konusunda kimsenin kuşkusu yok.
İsrail Başbakanı Olmert’in Golan’ı Suriye’ye iade etmeye hazır olduğunu söylemesi, görüşme yolunu açtı, ama esas olan bunun hangi şartlar altında gerçekleştirileceği üzerinde anlaşma sağlamaktır. İsrail’in “toprak karşılığında güvenlik” ilkesi üzerinde durduğu, yani pratikte Suriye’nin İsrail’e karşı eylemlerini sürdüren Hizbullah ve Hamas’a olan desteğine son vermesini istediği biliniyor.
Dolaylı müzakerelerin ilk aşamasında, “öncelikler”i üzerinde bir mutabakat sağlanması gerekiyor. Suriye’ye göre İsrail daha başta, Golan’ı terk edeceği garantisini vermeli. İsrail ise, evvela Suriye’nin “terör örgütleri”ne desteğine son vereceği sözünü vermeli...
Bunun dışında Golan’daki İsrailli yerleşim birimlerinden su kaynaklarına kadar, gündeme gelecek birçok çetrefil sorun var.
Bu nedenle yeni sürecin başarı şansları üzerinde iyimser olmak zor. Ancak, yıllar sonra, iki düşman ülkenin (bu aşamada “dolaylı” da olsa) “barış için” müzakereye oturması, tarihi bir gelişmedir ve buna bütün barışseverlerin destek ve cesaret vermesi gerekmektedir.