Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

İLK bakışta, Türkiye'nin "AB adaylığı perspektifi" daha iyi görünüyor. Önceki gün Brüksel'de toplanan AB Dışişleri Bakanlarının, - Yunanistan dışında - Türkiye'nin de, diğer 11 adayla birlikte, "Avrupa Daimi Konferansı"na dahil edilmesi lehinde bir eğilim göstermesi ve Almanya'nın da buna katılması, üyelik yolunda bir adım daha atılmış olduğu izlenimini veriyor.
Gerçekten Brüksel'de, Türkiye'nin, üyelik sürecini başlatacak olan konferansa davet edilmesi konusunda bir görüşün ortaya çıkması İngiltere Dışişleri Bakanı Robin Cook'un da dediği gibi, önemli bir gelişmedir. Bu, en azından, AB üyelerinin çoğunun, artık Türkiye'yi bu sürecin içinde görmeye başladığını gösteriyor.
Bunda, Fransa gibi İngiltere'nin de, gerek Avrupa Daimi Konferansı fikrinin, gerekse buna Türkiye'nin dahil edilmesi koşulunun diğer AB üyeleri tarafından benimsenmesi için harcadığı çabaların büyük payı vardır.
İngiltere İşçi Partisi seçimleri kazandığı zaman, yeni iktidarın Türkiye politikasında bir değişiklik olacağı kaygısını taşıyanlar olmuştu. Oysa Tony Blair'in hükümeti bugün Türkiye'ye aktif bir destek politikası izlemektedir. Nitekim Türkiye'nin AB adaylığı konusunda İngiltere'nin, Fransa ile el ele vererek itici güç rolünü üstlendiği görülüyor...
* * *
BRÜKSEL'den son gelen haberler, her şeye rağmen Türkiye'ye AB üyeliği yolunun açıldığı sonucunu çıkarmak için, henüz zamanın erken olduğunu gösteriyor.
Kuşkusuz, Türkiye'nin Avrupa Daimi Konferansı'na dahil edilmesi lehindeki eğilim ve buna şimdi Almanya'nın da katılması, umutları artırıyor. Ancak, bunun özellikle Yunanistan'ın itirazlarına rağmen, gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini görmek için, Aralık ayında yapılacak AB zirvesini beklemek gerek.
Diplomatik çevreler, Atina'nın bu konuda yalnız kaldığını ve bunu engellemeyi başaramayacağını söylüyorlar. Aslında Yunan Başbakanı Simitis'in önünde, şimdi bu engelden vazgeçmesi ve böylece Girit'te, Mesut Yılmaz'a ifade ettiği iyi niyeti kanıtlaması için bir fırsat var. Yunanlıların Brüksel toplantısındaki tavrı, Türkiye'ye karşı "AB kartı"nı hala oynamayı yeğlediklerini gösteriyor.
* * *
İLK bakışta sevindirici görünen Türkiye'nin Avrupa Daimi Konferansı'na dahil edilebileceğine ilişkin haberler deşildiğinde, Türkiye için yolun henüz tam açılmadığı anlaşılır.
Yunan engelinin aşılacağını varsaysak dahi, bu konferansa Türkiye'nin hangi statüde katılacağı ve aslında konferansın da hangi misyonu yerine getireceği, şu anda oldukça belirsiz görünüyor.
Türkiye, konferansa diğer 11 adayla "eşit şartlar"la katılmak ve onun mekanizmasında resmen yer almak istiyor. AB'deki eğilim, Türkiye'ye, kendi özel şartlarını göz önünde bulundurarak, ayrı bir statü vermekti. Bu nedenle çoğu AB yetkilisi Türkiye'yi de içine alan "12 aday"dan değil, 11 + 1" formülünden söz ediyorlar.
İngiliz diplomasisi, Fransa ile birlikte, şimdi Türkiye'yi tatmin edecek bir formül arayışı içinde.
Türkiye için ayrı, özel bir statü yerine, onu diğerlerinden uzak tutmayacak ve mekanizmanın dışında bırakmayacak "uygun bir statü" düşünülüyor. Ama buna Almanya ve diğer bazı AB üyelerinin karşı çıkması tehlikesi var.
Avrupa Daimi Konferansı'nın görevi ve yetkileri de, halen tartışma konusudur. Bu forumun, adayların "katılım öncesi strateji"nin belirlenmesinde ne kadar aktif ve etkin olacağı henüz belirlenememiştir. Türkiye, mutlaka bu stratejinin içinde olmak isteğindedir. Aksi halde konferans, içi boş bir kavramdan öteye gitmeyecektir. Türkiye'nin "11 + 1" formülüne göre davet edilmesi de, bir ara dillere dolanan tabiriyle "aile fotoğrafı"nda yüzünü göstermesinden ibaret kalacaktır...
AB zirvesinin "tarihi karar" gününe tam bir ay kala, Türkiye'nin AB'nin "genişleme süreci" içinde yer alması konusu - son atılan bazı adımlara rağmen - hala belirsizliklerle dolu görünüyor...





Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr