Çeşitli başkentlerden gelen çatlak seslere rağmen, Türkiye Tahran Mutabakatını hayata geçirmek konusunda kararlı ve de umutluÖ
Türk diplomasisi İran uranyumunun Türkiye’de takas edilmesini öngören anlaşmanın uygulamaya konması için, ilgili taraflar nezdinde bir “ikna kampanyası” başlatmış bulunuyor.
Başbakan Erdoğan’ın bu amaçla ABD Başkanı Obama, Rusya Başbakanı Putin ve İngiltere Başbakanı Cameron ile yaptığı telefon görüşmelerinin yanı sıra, dün Cumhurbaşkanı Gül, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’la konuştu. Bu arada Dışişleri Bakanı Davutoğlu İranlı meslektaşı Muttaki ve Brezilya Dışişleri Bakanı Amorim ile görüştü. Önümüzdeki günlerde devam edecek olan bu diplomatik çabalar, Tahran Mutabakatı’nın hemen ardından ABD’nin başını çektiği “yaptırım girişimi”nin Ankara’nın cesaretini kırmadığını gösteriyor.
Türk liderlerinin bu görüşmelerde muhataplarına vermeye çalıştığı mesaj şu: Zor müzakerelerden sonra imzalanan Tahran Deklarasyonu’na bir şans tanımalı, bunun uygulanmasının önünü kesebilecek beyan ve davranışlardan sakınmalı...
Başlangıç noktası
Davutoğlu’nun Muttaki ile yaptığı görüşmeden, İran’ın deklarasyonda öngörülen bir haftalık süre içinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na (IAEA) yazılı mutabakatını vereceği anlaşılıyor. Eğer bu gerçekleşirse, takas işlemleriyle ilgili detaylar müzakeresi başlayabilecek.
ABD başta olmak üzere Beş Büyükler prensipte yaptırımlarla ilgili bir taslak üzerinde anlaştılar; ancak bu taslak üzerinde de müzakereler yapılacak. Kaldı ki, Tahran mutabakatı yetersiz sayılmakla beraber, bunun çöpe atılmasını isteyen yok. Bir Türk diplomatının deyişiyle “bu mutabakat bir başlangıç ve bir baz olarak kabul edilirse bundan sonra İran’ın yerine getirmesi istenen diğer şartlar da masaya yatırılıp tartışılabilir.”
Türkiye bunu umuyor, fakat Batılıların havası açıkçası bundan farklı. Özellikle ABD İran uranyum zenginleştirme işlemine son vermeyi ve IAEA ile işbirliği yapmayı taahhüt etmedikçe yaptırım tasarısını Güvenlik Konseyi’ne getirmeye kararlı. Yani Batılılar bu arada “takas işi”nin suya düşmesinden pek üzülmeyecekler gibiÖ
Türkiye ise Tahran Mutabakatı’nın böyle bir akıbete uğramasını hiç istemiyor. Ve bu yüzden tüm ilgilileri bu işi rayından çıkarmamaları için ikna etmeye çalışıyor.
Bitmeyen oyun...
İran nükleer krizi ta başından beri çok karmaşık bir mesele olmuştur. Bu, başta İran olmak üzere, büyük güçlerin ve diğer ilgili ülkelerin farklı çıkar ve strateji hesaplarının bulunmasından kaynaklanıyor.
Tahran Deklarasyonu’nun imzalanmasına kadar giden süreçte de, İran’ın, Batı’nın, büyük güçlerin ve tabii Türkiye’nin (ve Brezilya’nın) da farklı çıkar hesapları ve diplomatik manevraları rol oynadı.
İlk aşamada İran bu oyunu iyi oynadı. Daha önce “hayır” dediği takas önerisini bu kez kabul ederek, bir taşla birkaç kuş vurmayı planladı. Böylece yaptırım fikri suya düşecek, İran’a karşı cephe bölünecekti. Ayrıca İran Türkiye ve Brezilya’yı kendi safına çekebilecekti. Ve asıl önemlisi , İran takas dışında kalan uranyumu zenginleştirmeye devam edecek ve esas hedefine varmak için zaman kazanacaktı.
Ne var ki İran’ın bu sürpriz hamlesi, başka yönden gelen bu sürprizle karşılaştı. Bu kez ABD, yanına Rusya ve Çin’i alarak yaptırımlar için harekete geçti. ABD’nin bu manevrası kendi elini güçlendirirken Tahran’ın elindeki kozu zayıflattı.
Tabii oyun devam ediyor ve şimdi yeni bir raunt başlıyor. Gene sürprizlerle karşılaşır mıyız dersiniz?