11 Eylül faciasının ikinci yıldönümü nedeni ile dün basında yapılan değerlendirmelerde, daha çok ABD'nin bu olaydan sonra uyguladığı politikanın olumsuz yanları öne çıktı.
Gerçekten önemli bir dönüm noktası veya "milat" sayılan o tarihten bu yana, ABD'de ve dünyada olup bitenler, oldukça karanlık bir tablo sergiliyor.
Bush yönetiminin ilan ettiği "teröre karşı savaş" aslında bu iki yıl içinde dünyadaki terörizmi - ve de savaşları - körükledi. Bugün dünya daha güvenli ve huzurlu değil; aksine pek çok ülke, yaygınlaşan terörizmin hedefi durumunda. "El Kaide" hala faaliyette, Bin Ladin de yaşıyor. Ve ABD'yi "yeni 11 Eylül'ler" ile tehdit ediyor.
İki yıl önce New York'taki ikiz kulelerin trajik şekilde yerle bir edilmesinin ardından dünyayı ABD lehinde büyük bir sempati dalgası kaplamıştı. Hatta "Le Monde" gazetesi o günkü manşetini "Bugün Hepimiz Amerikalıyız" şeklinde koymuştu. Bugün Bush'un - kendi adı ile anılan "doktrin"i çerçevesinde - uyguladığı tek yanlı, kibirli, saldırgan politikalardan ötürü, o dayanışma yok olmuş, birçok müttefiki dahi ABD'den soğumuş veya ona karşı tavır almıştır...
* * *
11 Eylül sonrası iki yıllık bilançoda bütün bu olumsuzlukların yer aldığı doğru. Ancak bunu yaparken, tablonun geri kalan kısmına da bakmak lazım. Bush'un 11 Eylül'den sonra geliştirdiği doktrin veya politikalar bazı olumsuz gelişmelere yol açmış olabilir. Ama bu, terörizm belasının - sadece ABD için değil bütün dünya için de - büyük bir tehdit oluşturduğu gerçeğini unutturmamalı...
11 Eylül'de korkunç saldırıyı düzenleyen ve gerçekleştiren unsurların hiç mi kabahati yok? Giriştikleri (ve 3 bin kişinin ölümüne yol açan) saldırıyı hangi neden, hangi amaç haklı çıkartabilir? Saldırıyı izleyen olumsuz gelişmelerde onların payı yok mu?..
Bugün küresel terörizm hareketinin önde gelenleri, yeni eylemlerin planlandığından söz ediyorlar. Bir de bu örgütlerin biyolojik, kimyasal (ve hatta nükleer) silahlar elde edip bunları saldırılarında kullanabileceğini bir düşünün...
* * *
11 Eylül'de ABD'yi hedef alan küresel terörizm hala bir tehlike oluşturuyorsa (ki öyledir), buna karşı önlem alınması da doğru ve zorunludur.
ABD 11 Eylül'den sonra "teröre karşı savaş" stratejisinde büyük hatalar işlemiş olabilir. Bush terörü kendi görüşünce sırf ABD'nin çıkarları doğrultusunda, bencil ve yayılmacı amaçlar için bir bahane - veya sıçrama tahtası - olarak kullanmış, üstelik bu yolda bütün dengeleri sarsan gaflar yapmıştır. Ancak şu da bir gerçek ki, hangi ülke böyle bir saldırıya uğrasa, elbet teröristlerin yeniden vurmasını beklemeyecek, onlara bir şekilde gereken karşılığı verecektir.
Bugün gelinen noktada araştırılması ve tartışılması gereken esas mesele de, terör belasına karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğidir. Bu kuşkusuz çok zor bir mücadeledir. Çünkü düşmanın adresi, nereyi, nasıl ve ne zaman vuracağı belli değildir... Ama 11 Eylül'den sonra çok kısa süren uluslararası dayanışma yeniden oluşursa, elbet bunun bir yolu bulunacaktır.
"Le Monde" dünkü başyazısında ABD'nin tek başına bunun altından kalkamayacağını, dolayısı ile müttefiklerini de yanına alması gerektiğini yazdı.
Doğru, "teröre karşı savaş", sadece ABD'ye bırakılamayacak kadar - herkes için - yaşamsal önemde bir olaydır...