Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

NATO'da tartışma konusu artık "genişlemeli mi, genişlememeli mi" değil. Hatta ittifaka hangi "eski düşman" ülkelerin öncelikle alınması gerektiği de değil...
Aylardan beri devam eden görüşmelerden sonra, bu soruların yanıtları biliniyor. Evet, NATO "genişleyecek". Ve ilk aşamada vaktiyle Varşova Paktı'nda yer alan Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve eski Yugoslavya'nın bir parçası olan Slovenya ittifaka girebilecek.
Dün Brüksel'de toplanan NATO Konseyi'nin gündemindeki en önemli konu da bu idi. Konseyde bu 4 ülkenin NATO'ya alınması yönünde bir görüş birliği var. Önümüzdeki Temmuz'da düzenlenmesi planlanan NATO zirvesinde bu ülkelerin üyeliği kesinleşecek.
Şimdiki tartışma konusu, "genişleme politikası"nın uygulanması sırasında Rusya ile karşılaşılan uyuşmazlığın nasıl halledileceğidir.
Rusların bu konudaki görüşü açık. Rusya Başbakanı Çernomirdin geçen hafta Lizbon'da AGİT Konferansı'nda gayet net biçimde Moskova'nın, Doğu ve Orta Avrupa'daki eski müttefiklerinin NATO'ya girmesine karşı olduğunu, NATO'nun "genişleme politikası"nın sonuçta Avrupa'yı böleceğini, Rusya'nın da bu durumda kendi güvenliğini sağlayacak önlemleri de alacağını bildirmişti.
Bugün Brüksel'de Rus Dışişleri Bakanı Primokov ile yapılacak toplantıda ve bundan sonraki temaslarda, bu anlaşmazlığın halline çalışılacak. Eğer bir uzlaşma sağlanamazsa Batı ile Rusya'nın arası iyice açılacak.
Sonuçta "genişleme" güvenlikten çok gerginlik kaynağı oluşturabilir...
* * *
NATO'nun genişlemesi, Soğuk Savaş sonrası dönemin en ilginç olaylarından biridir. Düşünün ki, Soğuk Savaşın son bulması ile birlikte dağılan Varşova Paktı'nın üyeleri, gücünü koruyan NATO'ya girmek için sırada bekliyorlar. Açıkçası, bu ülkeler NATO'yu kendi güvenliklerinin garantisi sayıyorlar.
Kime karşı? İşte asıl önemli olan budur. Rusya bugünkü hali ile bu ülkelere ve NATO'ya karşı bir tehdit oluşturmuyor. Ancak yarın ne olacağı belli değil. Rusya önümüzdeki yıllarda kuşkusuz güçlenecektir. Moskova'da iş başına gelecek liderlerin, emperyal duygularla yeniden "yayılmacı bir politika" izlemeyeceklerini kimse garanti edemez. Bu tür düşünce ve niyetler, bugün bile bazı Rus politikacılarının ağzından açıkça çıkıyor.
NATO'yu canlı tutan başlıca faktör de, Rusya'nın gelecekteki tavrı ve emelleri konusunda duyulan kaygıdır.
Soğuk Savaş'ın bitiminde, Batı'da bazı çevreler NATO'nun "varlık nedeni"nin yok olduğunu ve "düşman" ortadan kalktığına göre, bu ittifaka artık gerek kalmadığını öne sürüyordu. Gerçekten NATO 1990'ların başlarında bir kimlik bunalımı geçirdi, hedefini ve hatta görevini belirlemekte güçlük çekti.
Bugün dahi NATO, yönünü ve misyonunu tam saptamış değil. Bugünkü şekli ile veya ilerde genişlemiş hali ile, esas işi ne olacak? Güvenliği, ortak savunmayı kime karşı sağlayacak? Rusya'ya karşı mı? Avrupa içindeki krizler (örneğin Bosna'da olduğu gibi) veya Ortadoğu'daki ya da Afrika'daki çatışmalar karşısında, nasıl davranacak? "Bölge dışı" misyonlar üstlenecek mi? Genişlemiş hali ile, NATO'nun "sorumluluk bölgesi" nerede başlayacak, nerede bitecek?..
Bunlar daha tartışılması gereken hususlardır. Belki Brüksel'deki Konsey toplantısı, bu yönde gelecek yaz yapılacak zirve için bir hazırlık zemini oluşturur...
* * *
TÜRKİYE, NATO'nun genişlemesine karşı değil. Ankara, Doğu Avrupa ülkeleri (ve bu arada Balkan ülkeleri) ile aynı ittifakta olmakta hem güvenlik, hem genel ilişkiler açısından, yarar görüyor. Kaldı ki, Rusya konusunda duyulan kaygılar Türkiye'de de var.
Ancak genişlemenin getirebileceği bazı dezavantajları da görmezlikten gelemeyiz. NATO'ya katılacak ülkeler özel bir ilgi ve destek görüyor. Bu Türkiye'nin arka plana itilmesine yol açabilir... Bu ülkelerin bazısı "sorunlu"dur; yani kendi aralarında etnik veya toprak ihtilafları vardır. Bu da NATO'ya yeni sıkıntılar getirebilir... En önemlisi Rusya'nın NATO'ya karşı önlem olarak örneğin yeniden silahlanması ve bir gerilim politikası izlemesi, Ankara ile Moskova arasındaki ilişkileri de olumsuz etkileyebilir...
Ama bu sakıncalara karşılık, Türkiye'nin eski bir NATO üyesi olarak genişlemeye "hayır" demesi de mümkün değildir. Böyle bir davranış ters teper ve Türkiye'ye çok daha ağır bir fatura çıkartır...