Bu tür ziyaretler ve zirve toplantıları, gündemdeki tüm anlaşmazlıkların giderilmesi için yeterli olmayabilir. Ama bu yönde ileri adımların atılacağı yeni bir süreci başlatabilir.Beyaz Saray'daki görüşme işte böyle bir süreç başlatıyor. İki tarafın önemli durduğu -Türkiye açısından öncelikle Kıbrıs, PKK; ABD açısından "anti-Amerikanizm", Ortadoğu politikaları gibi- sorunların çözümlenmesi için, karşılıklı ifade edilen siyasi iradenin bu yeni süreçte aksiyona dönüşmesini beklemek lazım. Bu da haftalar, aylar gerektirebilir...***DEVLETLER arasında bozulan ilişkilerin düzeltilmesi, öncelikle işbaşında bulunan yöneticilerin bu yönde kararlılık göstermesi ve gereken cesur adımları atması ile mümkün.Ankara ve Washington arasında üst düzeyde böyle bir arzunun ve iradenin mevcut olduğu, bu ziyaret vesilesiyle ortaya çıktı. Ancak, ilişkilerin daha rahat bir gelişme zeminine oturması için de, kamuoyunun desteğine ihtiyaç var.Son dönemde, Türk-ABD ilişkilerinin resmi düzeyde bozulmaya yüz tuttuğu sırada, iki tarafta da kamuoyu tepkisinin çeşitli derecede rahatsızlık, düş kırıklığı, öfke ve güvensizlik yansıttığı biliniyor.Bu ruh halinin henüz yok olmadığı -hatta bazı kesimlerde aynı derecede sürdüğü de- bir gerçektir.Üst düzeyde sağlanan "resmi" mutabakatın sağlam bir zemine oturması, şimdi toplumun duygu ve davranışlarında bir değişikliğin olması ile mümkündür.***WASHINGTON'daki görüşmeler ABD'nin Türkiye'deki Amerikan aleyhtarlığını, iki ülke arasındaki ilişkilerde belirleyici bir unsur saydığını ortaya koydu. Amerikan yetkilileri şimdiye kadar çeşitli vesilelerle bu konudaki rahatsızlıklarını -ve kaygılarını- dile getirdiler. Bu kez de, Türk hükümetinin bunu durduracak veya önleyecek adımları atmasını (ve bu konuda kararlı bir tavır almasını) istediler.Başbakan Erdoğan Türk gazetecileriyle konuşmalarında, Türkiye'de yeni bir anti-Amerikanizm'den söz etmenin doğru olmadığını belirtmekle beraber, son zamanlarda görülen bazı olayların sorumluluğunu medyaya ve CHP'ye yükledi... Bu da Türkiye'de ABD karşıtlığı konusunu yeniden bir tartışma platformuna taşımış oldu.Aslında bu sorun, ayaküstü söyleşilerle ele alınması yerine, ciddi bir araştırma ve analiz gerektiren bir konudur.Çünkü açıkçası iki tarafta da, bu konuda bazı yersiz veya abartılı duyarlılıklar, yanlış algılamalar ve değerlendirmeler var...***TÜRKİYE'de ABD'ye karşı gerek kamuoyu kesiminden, gerekse siyasi çevrelerden ve hatta hükümet yetkililerinden sert çıkışların özellikle Irak'taki gelişmeler üzerine geldiği açıktır. Bu bakımdan ABD karşıtlığının geniş ölçüde Bush politikası aleyhtarlığından kaynaklandığını görmek lazım. Türkiye aslında bu tür tepkiler gösteren tek ülke değil. ABD'nin müttefikleri dahil, pek çok Batılı ülke de benzer duygular sergilemiştir. Bu bakımdan ABD'nin bu konuyu ilişkiler bağlamında belirleyici bir faktör sayması yanlış.Ancak Türkiye'de bazı çevrelerin Bush'un politikalarını vesile sayıp tepkilerini -hakaret, uydurma, kışkırtmaya varan ölçülerde- sergilediği de bir gerçektir. Bir kısmı ideolojik inançlarla yürütülen bu kampanyada, ABD sistematik şekilde bir düşman olarak gösterilmiştir. O kritik dönemde hükümetin suskunluğu, tavır almaktan çekinmesi Washington'da daha çok kuşku yaratmıştır.Şimdi hükümetin anti-Amerikanizm'e karşı tavrını ortaya koyması iyi de, yüzeysel değerlendirmelerle belirlediği günah keçilerine çatması yanlış...Washington'daki görüşmelerden sonra başlaması beklenen yeni süreçte, hükümetlerin kararlılığı kadar, halkın çeşitli kesimlerinin de desteğine ihtiyaç olduğu unutulmamalı... skohen@milliyet.com.tr DÜNKÜ Bush-Erdoğan görüşmesiyle, son zamanlarda Türk-ABD ilişkilerinde yaşanan soğukluğu geride bırakması ve daha yakın bir işbirliği yolunu açması beklenen, yeni bir aşamaya girildi.