Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun Atina'da "Türk - Yunan Forumu" mensupları ile görüşmesinde Türkiye'nin AB adaylığı konusunda söyledikleri, nahoş bir tartışmaya yol açtı. Gerek Bakan, gerekse bakanlık sözcüsü, Yunanistan'ın adaylık için ön şart koşmayacağına ilişkin haberleri yalanladılar ve Atina'nın bu konudaki politikasının değişmediğini belirttiler.
Önce, notlarımıza dayanarak Bakan'ın söylediklerini tekrarlayalım. "Yunanistan, Türkiye'nin adaylığını destekliyor ve bunun sanal değil, gerçek bir adaylık olmasını istiyor... Helsinki zirvesinde diğer adaylar için hangi ilkeler geçerli sayılıyorsa Türkiye için öyle yapılmalı, çifte standard uygulanmamalıdır...
Türkiye için özel bir talebimiz yoktur... Ancak Türkiye'nin bazı hareketlerde bulunması iyi karşılanacaktır... Helsinki'de bir sorunlar listesi sunmayı planlamıyoruz... İsveç'in insan hakları konusunda bazı görüşleri vardır;
ama bizim pozisyonumuz farklıdır..."
Papandreu'nun bu sözleri kuşkusuz gerçekçi ve olumlu bir politikanın işaretini veriyor. Bakan daha önce İstanbul'da Taksim toplantısında üstü kapalı ifadelerle bu görüşlerini dile getirmişti.
Bu kez "Forum" mensuplarının önünde daha açık - ve samimi - konuştu. Yalnız Türk değil, Yunanlı katılımcılar, bu toplantıdan Atina'nın gerçekten Türkiye'nin adaylığını - kendi deyişi ile özel talepler veya koşullarla - engellemeyeceği izlenimi ile ayrıldılar.
* * *
PEKİ, Yunanistan'ın Helsinki'de "Türkiye'nin adaylığını engelleyecek koşullar öne sürmeyeceği" ifadesinin yalanlanması, yoksa Atina'nın özel taleplerde bulunacağı anlamına mı geliyor?
Sanmıyoruz. Simitis hükümetinin politikası bu değil. Kuşkusuz Atina, Papandreu'nun dile getirdiği beklentilerin yerine getirilmesini istiyor. Bunun için de çaba harcıyor. Ama adaylığa desteği, bu beklentilere bir şart olarak bağlamıyor.
O halde bu telaş ve tepki neden?
Bunun nedeni, iç politika kaygılarıdır.
Daha açık bir deyişle, Yunan siyasilerinin ve kamuoyunun bir kısmı, Türkiye'den bazı ödünler koparılmadan Atina'nın Türkiye'nin adaylığına yeşil ışık yakmasına razı değildir. Sağduyulu ve pragmatik Papandreu, bu çevrelerin baskısı ve eleştirileri ile karşı karşıyadır. Bu çevrelerin bir kısmı (başta eski Dışişleri Bakanı Pangalos) iktidar partisi PASOK'un içindedir. Bir kısmı muhalefettedir. Özellikle PASOK'un rakibi Yeni Demokrasi Partisi, hele erken seçimlerin gündeme geldiği şu sırada, iktidarı yıpratmak için hazır beklemektedir.
* * *
GERÇİ depremden sonra Yunan halkının gösterdiği yakınlık, politikacılara bazı olumlu mesajlar vermiştir.
Ama gene de siyasilerin çekingenliği, hatta korkusu devam ediyor. Bir Yunanlı politikacı "Yunan halkı Türkleri sevdiğini ortaya koydu, ama gene aynı halk Türkiye'den güvensizliğe son verecek bazı hareketler bekliyor" diye konuştu.
Bu jestler gelmedikçe, Yunan siyasetçileri, Türkiye'ye karşılıksız ödün vermek ve ülkeyi zayıf duruma düşürmekle suçlanmaktan korkuyor.
Simitis ve ekibi eğer böyle bir suçlama karşısında kalırsa, iktidarı kaybedebilir.
Türkiye'nin AB adaylığı konusunun bu kadar duyarlılık yaratmasının nedeni de budur. Atina'da, üst düzey bir yetkilinin şu gözlemi durumu açıkça yansıtıyor: "Türk - Yunan yakınlaşmasında beklentilerin gerçekleşmesi için pratik adımların atılması gerek. Yoksa pusuda bekleyenler bu politikayı izleyenleri çılgın romantikler olarak suçlayacaklardır..."
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr