AB'nin Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB), son dakikada Kıbrıs'la ilgili paragrafın yer değiştirmesi dışında, beklendiği gibi çıktı. Türk diplomasisi haftalar boyunca, bu metnin hazırlanması sırasında, AB yetkililerine görüşlerini, çekincelerini ve olası itirazlarını iletmişti. Öyle ki, artık komisyon - başta Gunter Verheugen olmak üzere - Ankara'nın duyarlılıklarını gayet iyi kavramıştı. Önceki gün açıklanan belgedeki terminoloji (örneğin Türkiye'de alerji yaratan bazı sözcüklerin kullanılmaması, genelde üstü kapalı ve dengeli bir üslup kullanılması), komisyonun gerçekten bu hassasiyeti dikkate aldığını gösteriyor. Aslında AB bu belge ile, Türkiye'nin adaylığını ciddiye aldığını ve belirli koşullara uyması halinde onunla tam üyelik müzakerelerine oturmaya hazır olduğunu ortaya koymuş oldu. KOB, diğer aday üllkeler için olduğu gibi, Türkiye için de bir yol haritası çizdi. Bunu da kısa ve orta vadeli adımları kapsayan bir takvime de bağladı. Verilen mesaj açık: "Üyelik müzakerelerinin başlaması size bağlı. Bunun yönünü ve zamanını siz belirleyeceksiniz." Yani şimdi Türkiye'nin elinde yol haritası ile birlikte, bir de pusula ve kronometre var... * * * BELGENİN kısa ve orta vadede sıraladığı işler, aslında öteden beri Türkiye'de pek çok insanın mutlaka gerçekleştirmesini arzuladığı reformlardır. Bunun "iki zaman"da öngörülmesi, Türkiye'nin özel koşullarının dikkate alındığını gösteriyor. Keşke siyasal, ekonomik ve sosyal alanda Türkiye büyük bir atılım yaparak bu koşulları veya beklentileri - başta bazı yetkililerin dediği gibi - bir yıl içinde yerine getirebilse... O zaman bir yıllık "kısa vade"nin sonunda, katılım sürecine girilebilir. Ama bu mümkün olmazsa da, bu hedefe "orta vade"de, yani iki - üç yıl içinde ulaşılabilir. Türkiye bunu başarabilecek mi? Eğer Ankara, bazı eski tereddütlerini ve kaygılarını aşarsa, elbet bunu başaracaktır. Türkiye'nin şimdi bir nevi ulusal seferberlik ilan etmesi gerekir. KOB'u esas alacak olan "Ulusal Program", böyle bir ruhla hazırlanmalıdır. Bu aşamada kalıplaşmış eski düşüncelerin yerine artık yeni bir zihniyet ve cesarete ihtiyaç vardır... * * * KOB'da Kıbrıs konusunun genel prensiplerle ilgili giriş bölümünden kriterlerle ilgili kısa vadeli öncelikler kısmına nakledilmesi, talihsiz bir gelişmedir. Türkiye'nin uyması istenen siyasi kriterlere "Kıbrıs sorununun çözümüne destek olması" talebinin eklenmesi, hem Kopenhag kriterlerinde bir sapmaya yol açıyor, hem de - doğru veya yanlış - bir dayatma izlenimini veriyor. Bununla beraber, Türkiye'nin kabul ettiği Helsinki sonuç bildirgesinin terminolojisine uygun biçimde kaleme alınan bu paragrafın, belgenin kısa vadeli öncelikler listesine dahil edilmesinin pratikte fazla bir değeri yok. Türkiye nasıl olsa çözüm için destek oluyor ve olmaya devam edecek... Kaldı ki, açıkçası, Türkiye'nin çıkarı da bir an önce çözümün sağlanmasıdır. Dolayısı ile, KOB'u Kıbrıs'a endekslemek veya ona sadece "olumsuz Kıbrıs paragrafı" açısından bakmak yanlış olur. Bunu soğukkanlılıkla düşünmek ve KOB'un pek çok alanda açtığı yola bakmak lazım. Hiçbir çekince veya kaygı, bu yola hızla girmeye engel olmamalı...