FRANSIZ “Liberation” gazetesinde Yunanistan’daki son olaylarla ilgili okuyucu mektuplarının birinde dün şu cümleler yer alıyordu: “Yunanlı gençler, dünyaya uyanış sinyalini veriyor. Fransa’da da bir şeylerin kıpırdanma zamanı geldi”...
Buna benzer tepkileri diğer Avrupa gazetelerinde de görmek mümkün.
Yunanistan’da bir gencin polis kurşununa kurban gitmesinin ardından patlak veren sokak gösterileri, kimini umutlandırdı, kimini de korkuttu...
Atina’daki olayların büyümesi karşısında, şimdi analistler, bunun başka ülkelere de yayılabileceğini öne sürüyorlar.
“Le Figaro” gazetesine göre, Yunanistan’daki patlamanın “bulaşıcı etkisi”nden en çok kaygı duyan Avrupalı liderlerin başında Nicolas Sarkozy geliyor. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı’nın bir kabine toplantısında bu korkusunu dile getirdiği ve bazı önlemler üzerinde durduğu belirtiliyor.
Unutmamalı ki, Fransa’nın da sokak gösterileri ve şiddet eylemleri bağlamında -ta 1968 üniversite ayaklanmasından 3 yıl önceki “varoş saldırıları”na kadar- epey kabarık bir sicili var.
Benzer şartlar
GERÇEKTEN, Yunanistan’da olup bitenler diğer ülkelere bir örnek olabilir ve onlara da sirayet edebilir mi?
Bu olasılığı güçlü kılan olay, Avrupa’yı da derinden etkileyen küresel ekonomik krizdir.
Birçok ülke, daha şimdiden bu krizin -sadece ekonomik değil- sosyal ve siyasal yan etkilerini de hissetmeye başladı. İşsizlik, durgunluk, yaşam standardının düşmesi ve benzeri sıkıntılar sosyal patlamalara çok müsait.
Kuşkusuz bu, birçok ülkede duyulan derin umutsuzluğun, sisteme güvensizliğin ve hükümete ve devlet kurumlarına karşı öfkenin, aynen “Yunan örneği”ni izleyeceği, yani oralarda da gençlerin ve halkın çeşitli kesimlerinin sokaklara dökülüp şiddete başvuracağı anlamına gelmez.
Küresel ekonomik krizin, ülkeleri etkileme bağlamında birbirine benzeyen birçok özelliği var. Elbet durgunluk, işsizlik gibi ciddi sıkıntılar yeni sosyal yaralar açacak, bu da tepkilere ve iktidardaki yöneticilere yönelik siyasal sarsıntılara sebep olacaktır.
Ancak, gerek polisten, gerek göstericilerden aşırı şiddet dozajı içeren Yunanistan’daki olayların, bu ülkenin sosyal ve siyasal dokusuna göre geliştiğini kaydetmek gerek.
Farklı özellikler
DÜN de belirttiğimiz gibi, Atina’da bir gencin polis tarafından vurulması sonucunda bir avuç “anarşist“in başlattığı protesto gösterilerinin hızla bir halk hareketine dönüşmesinde çeşitli nedenler rol oynadı. Bunların başında (krizden önce de) ekonomik ve sosyal sıkıntıların artması nedeniyle halkın çeşitli kesimlerinde duyulan düş kırıklığı, öfke ve umutsuzluk geliyor.
Ancak bu tepkilerin yıkıcı saldırılara ve kanlı çatışmalara yol açmasında da Yunanistan’a özgü şartlar rol oynamıştır. ABD’deki Yale Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Sthatis N. Kalyvas’ın “Herald Tribune” gazetesindeki bir yazısında belirttiği gibi, gösterilerin bir şiddet dalgasına dönüşmesinin asıl nedeni, “kültürel”di; yani Yunan toplumunun bu tür eylemleri haklı görme veya tolere etme eğilimidir. Bu da 1970’lerde askeri cunta döneminde başlayan hareketlere kadar uzanır. O zaman bu hareketler geniş destek görmüş, “üniformalılar” ve bu arada polis gözden düşmüş, daha sonra onlar yetkisiz ve etkisiz hale getirilmiştir.
Yunanistan’daki gösterilerde, başka ülkelerin de paylaşacağı veya haklı göreceği ekonomik ve sosyal gerekçeler var. Ancak bunun bir şiddet kampanyasına dönüşmesi ve sonuçta ülkeyi kaosa sürüklemesi, iyi bir örnek oluşturmaktan uzaktır...