DIŞİŞLERİ Bakanlığı geçen pazartesi günü Yunanistan'ın PKK terörü ile ilintisini açıklayan İngilizce bir rapor yayımlamak üzere idi ki, Apo'nun Türkiye'ye getirildiği haberi geldi. Bakanlık dünya kamuoyuna ve özellikle Batılı dostlarımıza önemli bilgi ve mesajlar içeren bu belgenin dağıtımını durdurdu. Bir yetkilinin deyişi ile, raporun içeriğini doğrulayan "son faslı ilave etmek" için...
Yunanistan'ın Kenya'da suçüstü yakalanışıyla ilgili bu son bölümü ile daha da zenginleşen rapor, önümüzdeki haftanın başında yayımlanacak.
Bu ibret verici belgeyi özellikle NATO'nun - ve AB'nin - iyice inceleyip gündeme getirecekleri umuluyor.Evet, konu artık bu uluslararası kuruluşları ilgilendiren boyutlar almıştır. Düşünün: Bir NATO üyesi, bir müttefikini bölmeyi, zayıflatmayı amaçlayan ve üstelik acımasız bir terör kampanyası yürüten bir örgütü ve onun başını destekliyor. Bu ne biçim ittifak, ne biçim ortaklık, ne biçim dayanışma?
İyi ki Apo'nun yakalanmasına yol açan "son fasıl" bütün dünyanın gözü önünde cereyan etti de, Yunanistan'ın yıllardır PKK'ya verdiği desteğin içyüzü ve boyutları da iyice ortaya çıktı.
* * *
GEÇEN salı günü, Apo'nun yakayı ele verdiği haberi üzerine gelen ilk haberler, PKK başını Nairobi'ye götüren ve elçilikte barındıran Yunanlıların, son dakikada sanki onu Kenyalılara isteyerek teslim ettiği izlenimini veriyordu. PKK yandaşlarının Avrupa başkentlerinde Yunan diplomatik misyonlarına saldırmaları da buna bağlanıyordu.
Sonradan yapılan açıklamalar - ve Atina'daki itiraflar - bunun Yunanistan'ın, son dakikada da olsa, Apo'yu Türkiye'ye teslim etmek, yani "Ankara ile işbirliği yapmak" arzusundan değil, aksine "panikten ve aczden" kaynaklandığını gösteriyor.Yunanistan'ın daha baştan (yani Apo'nun Suriye'den çıkarılmasından itibaren) hedefi ve rolü, onu kahramanlaştırmak, PKK'yı siyasileştirmek yönünde idi. Amiral Antonis Naksakis ve yakın dostlarının açıkladığı gibi başta amaç Apo'nun Avrupa'nın göbeğinde yerleşmesini ve faaliyetini dünya çapında yürütmesini sağlamaktı. Bu olmayınca, son çare olarak, Apo'yu kara Afrika'ya gönderip "kurtarmak" hedeflendi. Ama orada da artık herkesin bildiği karmaşa ve skandal yaşandı. Atina'dan gelen emirler uygulanamadı. Son anda Yunan elçisi telaş içinde ipin ucunu kaçırdı: Yani artık Apo'yu koruyamaz oldu. Bu da PKK'lılara "ihanete uğradıkları" izlenimini verdi.
Doğrudur; ama Atina'nın istediği sonuç bu değildi. Bu sadece beceriksizliğin sonucu idi. Kaldı ki, böyle bir suç (yabancı bir ülkeye bir teröristi kaçırıp kimseye haber vermeden onu başka bir diyara nakletmeye çalışmak suçu) ne kadar gizli kalabilirdi ki?..
Türkiye açısından, Yunanistan'ın son dakikada tavır değiştirmiş olması, teröre destek ve PKK ile ilintisi konusundaki "kötü sicili"ni düzeltmez. Bir diplomatın deyişi ile, "kimse Yunanistan'ın davranışına iyi not veremez. Yunanistan sınıfta kalmıştır"...
* * *
YUNANİSTAN'da resmi ağızlar her zaman ısrarla PKK veya Apo ile olan ilintiyi, bu arada örneğin PKK militanlarına sağladıkları eğitim ve lojistik desteği, inkar etmişlerdir. Şimdi son olaydan sonra, Yunan medyasında neler ifşa ediliyor! Üstelik bunlar gazetecilerin değil, sorumlu kişilerin açıklamaları...
Bir Yunanlı meslektaşımızın belirttiği gibi bu desteği kişisel veya kurum olarak sosyalist ya da milliyetçi politikacılar, emekli veya aktif subaylar, istihbaratçılar ve aydınlar sağlamıştır. Tabiatıyla hükümet açıkça bu sorumluluğu kabul etmez. Ama bütün bunların "devlet mekanizması" ve "devlet politikası" çerçevesinde yapıldığı da açık...
Bu nedenle bu iş Pangalos gibi "sorumlu kişiler"in başını yedi. Kimbilir daha kimler sırada...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr