Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YUNANİSTAN, sokak gösterilerinin ve çatışmalarının sıkça meydana geldiği bir ülke olarak tanınır. 1970’lerin başında sokak eylemleri özellikle üniversite gençliği tarafından zamanın askeri rejimine karşı ve demokrasi için düzenlenmişti. 1980’lerde ve sonraki yıllarda ise gösteriler daha çok hükümet politikalarını protesto etmek ve sosyal haklar sağlamak amacıyla yapılmıştır.
Geçen cumartesi gecesi 16 yaşındaki bir gencin polis kurşununa kurban gitmesi sonunda patlak veren gösteri dalgası, şimdiye kadar cereyan eden bu tür eylemlerin en ciddisi sayılıyor. Kendilerini anarşist diye tanımlayan gençlerin, arkadaşlarının ölümünü protesto için giriştiği gösteriler sadece Atina’da değil, ülkenin diğer birçok yerinde saldırılara ve çatışmalara dönüştü. Bu anarşi tablosunda yüzlerce dükkân, bina ve araba ateşe verildi, meydanlar, sokaklar savaş alanına döndü...
Bu olayın bir özelliği de, protestoların halkın çeşitli kesimlerinin de katılımıyla genişlemesidir. Sendikaların daha önce hükümetin ekonomik programını kınamak için planladığı grev ve gösteriler bu kez daha geniş bir halk hareketine dönüştü...

Öfkenin nedenleri
DENİLEBİLİR ki, Aleksis Grigoropulos adındaki gencin polis tarafından öldürülmesiyle, Yunan toplumunda hükümete, devlete ve sisteme karşı biriken öfke ve infial birdenbire boşalıverdi.
Olayın, sadece bir avuç anarşistin sorumsuzca sağa sola saldırmasının ötesinde, daha yaygın ve ciddi boyutlar almasının nedeni de, Atina’daki bir gözlemcinin deyişiyle, “toplumun bir süredir yaşadığı stres ve sinir krizi”dir.
Yunanlıları bu noktaya getiren çeşitli etkenler var: Bunların başında ekonomik faktör geliyor. Yunanistan’ı derinden etkileyen küresel krizden önce de, bu ülkede ekonomik ve sosyal sıkıntılar halkı bezdiriyordu. Karamanlis hükümetinin liberal ekonomik politikası (bu arada özelleştirme programı) ülkede artan işsizliğin, gelir dağılımındaki dengesizliklerin başlıca sebebi sayılıyordu. Ayrıca son zamanlarda açığa çıkan yolsuzluklar ve skandallar halkın hükümete ve sisteme güvenini daha da sarsıyordu.
Küresel ekonomik kriz durumu daha da zorlaştırdı. Bu nedenle alınmaya başlayan kemer sıkma önlemleri özellikle çalışan kesimlerde ve işsiz kalan veya iş bulamayan gençlerde güvensizliği ve umutsuzluğu artırdı.
İşte bu ortamda Atina’nın “anarşist” gençlerinin toplandığı bir semtte polise hakaret yağdıran bir gencin vurulması adeta toplumdaki zembereğin boşalmasına yol açtı.
Olayın trajik tarafı kuşkusuz, maskeli anarşistlerin bir iç savaşı körüklemek istercesine, polisle çatışmasının yanı sıra, mağazalara, bankalara, arabalara saldırmalarıdır. Gösterilerin şiddet boyutu, halkın birçok kesimlerinin, dertlerini ve şikâyetlerini yansıtmak ve hükümete mesaj vermek sınırını çok aşmıştır.

Sonuçlar belirsiz
BU olay, mecliste sadece bir sandalye farkıyla çoğunluğu elde tutan Karamanlis hükümetini bir açmaz karşısında bırakıyor.
Pek çok Yunanlı şimdi hükümeti, bir avuç anarşistin karşısında aciz kalmakla, düzeni sağlayamamakla suçluyor. Şiddet eylemleri devam ederse, Karamanlis daha sert önlemler almak -örneğin olağanüstü hal ilan etmek- zorunda kalabilir. Ama bu da, onun popülaritesini daha da düşürecektir.
Muhalefet, özellikle Yorgo Papandreu’nun başında bulunduğu PASOK, hükümetin hemen erken seçime gitmesini istiyor. Karamanlis, en azından bu aşamada, böyle bir niyet taşımıyor. Ama asayişi sağlayamadığı takdirde Yunanistan bu krizden ve karmaşadan da çıkamayacak.
Yunanlılar kendi lisanlarında birçok sözcüğü dünyaya kazandırmakla övünürler. Bunlardan biri “demokrasi”dir. Ama “anarşi” kelimesinin de Yunancadan geldiğini unutmamalı. Şimdi Yunanistan bu iki kavram arasında bocalıyor.