İstanbul, sayıca ve önem açısından, hiç bu kadar lideri bir arada görmemişti.
Aslında, 55 ülkenin liderlerinin katılımı ile yapılan (BM Genel Kurulu'nun bazı olağanüstü oturumları dışında) zirvelerin sayısı da fazla değil.
Bugün açılışı yapılacak 2 günlük AGİT zirvesinin önemli bir özelliği daha var:
Bu, yüzyılın, hatta binyılın son geniş zirvesi olacak. Bu toplantı tarihe böyle kaydedilecek... İstanbul'un adı ile birlikte...Zirvenin sonunda yayımlanması beklenen esas belge de, aynı şekilde tarihe İstanbul Bildirgesi olarak geçecek...
Büyük kentimiz - ve Türkiye - için ne kadar mutlu bir olay!Olayın ülkemize sağlayacağı tanıtım ve itibar herhalde İstanbul sakinlerine, özellikle yol trafiğinin neden olduğu sıkıntıları unutturacak ve sonunda kentin - bütün dünyanın gözü önünde - yoğun diplomasi trafiğine sahne olmasının gururunu yaşatacaktır...
* * *
BÖYLE geniş zirvelerde dikkatler - her ulusun kendi ilgi alanına göre - iki ana konu üzerinde toplanır: Biri, doğrudan toplantıların gündemi ile ilgili. Yani İstanbul zirvesinde, AGİT'in güvenlikten insan haklarına kadar çeşitli meseleleri kapsayan kendi gündemi... Diğeri ise, ikili temaslar. Clinton'dan Yeltsin'e, Simitis'ten Koçaryan'a kadar çeşitli liderlerin bir araya gelmesi, ikili temasların yapılması ve ikili ya da bölgesel sorunların ele alınması olanağını sağlıyor.
Ev sahibi olan Türkiye için, kuşkusuz her iki alandaki konuların önemi var. Ama doğrusu, Türk liderlerinin yapacağı ikili görüşmeler (ve ayrıca imzalayacağı Bakü - Ceyhan boru hattı anlaşması) Türk kamuoyu için özel bir anlam taşıyor.Bugünden itibaren daha kapsamlı biçimde gerçekleşecek olan bu görüşmeleri burada değerlendirmeye devam edeceğiz. Ancak şimdilik, bizzat AGİT ile ilgili bir konuya değinmek istiyoruz.
* * *
BU konu İstanbul zirvesinin genel havasını, başarı şansını ve sadece örgütün değil, isminin de ifade ettiği "Avrupa güvenliğinin ve işbirliğinin" geleceğini belirleyecek olan Çeçenistan meselesidir.
Dün AGİT Dönem Başkanı Knut Volleback'ın da belirttiği gibi, bu zirve, Çeçenistan'ın gölgesi altında yapılıyor. Ve eğer bu konuda İstanbul'da Batı ile Rusya arasındaki görüşmelerde bir uzlaşmaya varılmazsa, bu büyük bir fiyasko olacak.
Aslında belki de fiyaskodan da öte, bir felaket olacak. Bizi bu düşünceye sevk eden, Rusya Dışişleri Bakanı İgor İvanov'un "Financial Times"ta yayımlanan yazısında dile getirdiği sert uyarıdır.
İvanov'a göre, Batılılar İstanbul zirvesine birtakım ön yargılar ve Rusya'ya baskı yapmak niyetleri ile geliyorlar. İvanov'un deyişi ile onlar "NATO merkezli bir dünya" kurmak istiyorlar. Rusya buna karşı direnecek ve Kafkasya'dan dışlanmasına izin vermeyecektir. Nihayet Rus Dışişleri Bakanı, bu şartlarda gerekirse Rusya'nın Batı ile işbirliğini "daha müsait bir zamana" bırakmayı (yani şimdilik dondurmayı) göze aldığı mesajını veriyor...
* * *
UMARIZ zirvedeki konuşmalar ve özellikle Clinton - Yeltsin görüşmesi, bu konuda bir uzlaşma sağlar. Öğrendiğimize göre Clinton'ın niyeti, Yeltsin'i bu işte AGİT'in arabuluculuk yapması konusunda ikna etmektir.Eğer bu temaslar sonuç verirse, sadece Batı ile Rusya arasındaki anlaşmazlık giderilmekle kalmayacak, aynı zamanda AGİT'in geleceğinin tehlikeye düşmesi de önlenmiş olacaktır.
Unutmamalı ki İstanbul'daki zirvenin başlıca konusu - ve amacı - Soğuk Savaş sırasında kurulan, SSCB'nin ve Varşova Paktı'nın dağılmasından sonra yeni bir şekil alan AGİT'e, 21. yüzyılın koşullarına ve gerçeklerine uygun bir yön vermektir.
Bu nedenle İstanbul zirvesine, mutlaka - Çeçenistan gibi - sorunların "gölge etmesi"ne meydan vermemek lazım...
Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr