Büyük Millet Meclisi, bugün yakın tarihinin en zor kararını verecek. Bu karar gerçekten Türkiye’nin bundan sonraki yönünü belirleyecek.
Milletvekilleri hükümetin tezkeresi ile ilgili tavırlarını saptarken, oldukça karmaşık, lehte ve aleyhte argümanlar arasında güç bir tercih yapacaklar. Bir bakıma parlamenterler, gönlün arzu ettiği (ideal) ile, aklın emrettiği (realite) arasında bir seçim yapma sorumluluğu ile karşı karşıya bulunuyorlar.
Kuşkusuz bu tercihi savaşa "hayır" veya "evet" olarak algılamak çok yanlış olur. Keşke mesele o kadar basit olsaydı; o zaman olası Irak savaşında ABD askerlerinin Türk topraklarından geçişi ve Türk kuvvetlerinin Kuzey Irak’a sevk edilmesi konusu, belki gündeme bile gelmezdi...
Aynı şekilde, bugünün esas meselesi ABD’nin Irak’a karşı askeri harekata girişmesinin "ahlaki" veya "meşru" olup olmadığı da değildir. Bu elbet tartışılır ve karşı da çıkılır (bu yönde çok argüman var zaten)... Ama milletvekillerinin bugün alacağı karar, Irak’a karşı böyle bir askeri harekatın eninde sonunda gerçekleşeceği (bunun önlenemezliği) varsayımından hareketle, Türkiye’nin "real politik" bir yaklaşımla, kendi çıkarlarını en iyi nasıl koruyacağı ile ilgilidir. Tercih yapılırken, işte bu nokta üzerinde odaklanmak gerek...
***
TEZKERENİN aleyhinde birçok argüman var. Başlıcaları şunlar: Bu, ABD’nin bir savaşıdır, Türkiye’nin değil. Dolayısı ile Türkiye bunun dışında kalmalıdır. Üstelik, ABD’nin bölge ile orta ve uzun vadeli dizaynları vardır. Türkiye bunlara bulaşmamalı. Aksi halde bölge ülkeleri ile de ilişkileri bozulur... ABD’nin isteklerine karşı çıkmak, kısa sürede bir sorun yaratabilir; ama sonuçta ilişkiler bundan fazla etkilenmez. Çünkü ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Kaldı ki Türkiye doğacak sıkıntıları (ekonomik, vs.) göğüsleyebilir ve ABD’ye olan bağımlılığından kurtulabilir...
Tezkere lehindeki belli başlı argümanlar da şöyle özetlenebilir: Savaş çıktığında, Türkiye ABD ile herhangi bir angajmana girmezse de bundan büyük maddi (ekonomik) ve manevi (siyasi) zarar görecektir. ABD ile işbirliği sayesinde bu zarar asgariye indirilebilecektir. Bir miktar mali yardım alınacaktır, Türkiye Irak’ın - ve özellikle Kuzey Irak’ın - siyasal geleceğinin belirlenmesine rol alacak, bölgeye kendi çıkarlarına göre yön verebilecektir... ABD ile "koalisyon" içinde olmak, Kuzey Irak’taki Türk askeri varlığını da kolaylaştıracaktır...
***
LEHTE veya aleyhteki her görüş için de, karşı bir argüman bulmak mümkün. Örneğin, ABD’ye hayır denmesi halinde "stratejik işbirliği"nin zedeleneceği ve Türkiye’nin Washington’dan (hatta onun etkisi altındaki uluslararası finans kuruluşlarından) destek alamayacağı tezine karşı, her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığının önemli olduğu, Türk halkının ABD’nin dümen suyundan gitmeme pahasına bazı fedakarlıklar yapmaya hazır olduğu söylenebilir... Ama buna karşı da, Türkiye’nin bunu gerçekten yapabilip yapamayacağı, veya böyle hareket etmesinin Türk halkına nelere mal olacağı sorgulanabilir...
Aynı şekilde Türkiye’nin ABD’nin politikalarına alet olmaması, dolayısı ile bu savaşa bulaşmaması gerektiği savunulabilir. Buna karşılık da Türkiye’nin yanı başındaki bir olaya seyirci kalamayacağı, ABD ile işbirliği sayesinde Ankara’nın belirleyici bir role sahip olacağı öne sürülebilir...
Evet, bu argümanlar ve karşı argümanlar arasında bir seçim yapmak zor. Açıkçası bu argümanların hiçbiri "mükemmel" veya tamamen tatmin edici değil. Bu durumda tercihi "en az sakıncalı" ve pratikte "en zorunlu" olanı (yani tezkerenin) lehinde yapmaktan başka çare yok...