Şebnem Burcuoğlu

Keşke yeni yıla girmeden önce 2018’in fragmanını izleyebilsek, hayatımıza girecek insanlara, karşılaşacağımız sürprizlere göre pozisyon alabilsek ama mümkün değil tabii

O yüzden ne yapıyoruz? Ultra pozitif düşünüyoruz. Yepyeni kararlar almak, fazlalıkları atmak, hafiflemek, doğru insanları hayatımıza dahil etmek için bundan daha mükemmel bir zamanlama olabilir mi?

Düşüncelerimizi yazıya dökünce her şey netleşiyor, inanın buna. O yüzden ben de aldım bilgisayarımı önüme ve kendime filtresiz bir “2018 Listesi” hazırladım. Bu yıl yaptığım hatalar, kendimde düzeltmem gerekenler, kendimden beklentilerim, hayatımda tutmak istediğim insanlar, hayatımdan çıkarmam gerekenler, hepsini tek tek not ettim (Bittiniz siz. Şaka şaka). Dosyaya da şifre koydum, kaydettim. İnşallah şifresini unutmam.

Duygu ve düşüncelerimin listesini yaptıktan sonra yeni yılda bizi hangi trendlerin beklediğine şöyle bir göz gezdirdim. Ne yiyip ne yöne doğru koşacağımızı merak ediyorsanız, 2018 cicilerine buyurun.

POPÜLER YİYECEKLER

Çiçekler: Yeni yılda çiçek yiyip çiçek gibi olacağız. Amazon tarafından satın alınan Whole Foods, 2018 yılında hayatımıza girecek yiyecek trendlerini açıkladı ve dedi ki “Bu yıl çılgınca çiçek

Geçtiğimiz hafta Google’ın 2017’de Türkiye’de en çok aranan şarkıları yayınlamasından sonra oturdum ve aşk hayatımızın analizini yaptım

Şarkı demek, aşk demek. Ne dinlediğimiz ruh halimize kablosuz bağlandığından bu yılki aşk hayatımızın analizini yapmak üzere bilgisayarın başına geçtim.

Efendim, ülkemizde Google kardeşe bu yıl en çok sorulan şarkı Çağatay Akman’ın “Gece Gölgenin Rahatına Bak” isimli eseri olmuş. Sözlerine hızlıca bir göz atalım: “Sabah gecenin üstünden/Üstüne düştüm üstünden/Üstüne üstlük küskünler/Geceye küskünler”. Buradan anlıyoruz ki 2017 aşk hayatımızda kafalar bir hayli karışmış. A ve B kişileri üzerinden konuşalım. Belli ki A kişisi, B kişisine “Senden hoşlanıyorum” demiş, B kişisi tam havaya girdiğinde A kişisinin U dönüşüyle işler sarpa sarmış. Sonuç olarak daha ilişkinin adı konmadan birbirlerine küsmüşler. O da yetmemiş, bir de geceye de küsmüşler.

İkinci sırada aranan şarkı Aleyna Tilki’nin “O Sen Olsan Bari” isimli eseriymiş. Sözlere gelecek olursak: “Çaldığın o kalbi yerine koy lütfen/Eğer hislerinden pek emin değilsen/Aradığın aşksa en güzelinden/O zaman başka /Açarım kapıları hazırım dünden”. Anlıyoruz ki B kişisi, A kişisinin bipolar tavırlarına

Bu yıl Instagram dünyasında yaşanan rekabetin bilançosuna göz atmaya ne dersiniz?

Ohooo, bu yıl Instagram dünyasında çarşı pazar epey karışmış. En çok like’lanan fotoğraf konusunda birinciliği kimselere kaptırmayan Selena Gomez’in tahtına Beyonce kurulmuş. Dior, “We should all be feminists” (Hepimiz feminist olmalıyız) tişörtüyle Instagram’da hakkında en çok konuşulan moda markası olmuş. Rihanna, Instagram’ın en sözü dinlenen ismi ilan edilmiş. Koca koca şirketler bile pazarlama bütçelerini Instagram’a kaydırıyor. Bu listeleri epey bir ciddiye almak gerek desem yanlış olmaz.

Şimdiye kadar tanıdığım en beyaz yakalı beyaz yaka, Fatih isimli bir arkadaşımdı. Aynı şirkette çalışıyorduk. O zamanlar ben kurumsal iletişim kariyerimde ilerlemeye çalışırken o da finans departmanında gecesini gündüzüne katıyordu. Bir gün Hollanda’da bir bankadan güzel bir teklif aldı ve gitti. İrtibatımız bir süreliğine koptu. Geçtiğimiz hafta Fatih’ten sürpriz bir telefon aldım, Türkiye’ye dönmüş. Beyaz gömleğini çıkartmış, finans sektörünü bırakmış ve yeni bir iş kurmuş. Köpek dostlarımız için bir butik otel açmış. “Gözümle görmeden inanmam” dedim ve atlayıp Çekmeköy’ün merkezinde konuşlanan butik otele gittim. Üzerinde ‘WeLoveDogzzz’ yazan tabelasıyla ve birbirinden tatlı köpek misafirleriyle otel tam karşımda duruyordu.

7/24 takip

Üçü suit olmak üzere toplamda otuz beş odası var otelin. Normal odalar beş metrekare, süitlerse 11. Suitlerde josefin koltuk bile mevcut, hani Bihter Ziyagil koltuğu olarak bildiklerimizden. Kafes diye bir şey yok, olmaz olsun zaten. Sevimli misafirler odalarda tek kalıyor ve günde üç kez bakıcılar eşliğinde bahçeye çıkıyor. Telefonunuza indireceğiniz bir uygulamayla odasını 7/24 izleyebiliyorsunuz. Yıkama, kuaför, göz ve kulak temizliği, tırnak

Prens Harry nişanlandı. Peki nişanlısı Meghan Markle kimdir; ne yer, ne içer? Hazırsanız başlıyoruz

Minik burunlu, zarif, güzeller güzeli Meghan Markle, Prens Harry ile el ele dünya basınını selamladı. Hayırlı olsun ve saray yolcusu kalmasın lütfen! “Ben özgürlüğüme düşkünüm, piremses olup da kendimi saraylara hapsedemem” diyenlerden değilim. Güle oynaya o tacı kafama takardım da her şey olabilmenin mümkün olduğu dünyamızda bir tek prenseslik öyle kolay değil. Efendim gözümüz aydın, Prens Harry nişanlandı. Peki nişanlısı Meghan Markle kimdir; ne yer, ne içer bu tarz detaylara göz atacağız bugün. Hazırsanız başlıyoruz.

Aktris olmak isteyen kız

Severek izlediğimiz “Suits” isimli televizyon dizisinden aşinayız Meghan’a. Northwestern Üniversitesi’nde tiyatro ve uluslararası ilişkiler okumuş. Üniversite biter bitmez de Arjantin’deki Amerikan elçiliğinde bir süre çalışmış. “Tiyatro yapabilmek için deliriyordum. Oyunculuk yapmak istediğimi biliyordum fakat ‘Aktris olmak isteyen Los Angeles’lı kız’ klişesinden uzak durmak amacıyla başka bir bölüm daha okudum” demiş bir röportajında. 2014 yılında yeme-içme konusunda açtığı The Tig isimli lifestyle blog’unu ise geçtiğimiz nisan ayında tatlı

Spor ayakkabılarım olmadan asla! Tamam, topukluların da kalbimde yeri ayrı ama İstanbul’un hızına yetişebilmem için yürümem yetmiyor, uçmam lazım. Hem her birimiz tarzımızı spor ayakkabılarımızla kombinlemiyor muyuz? Ve o kombinle şık bir mekana da adım atmıyor muyuz yeri geldiğinde? Çünkü bizim için rahatlık ön planda. Hatta kullandığımız haliyle söyleyeyim, artık casual (rahat) takılıyoruz.

Her şey bir çift spor ayakkabıdan çıktı aslında. Bebek’in göz bebeği Lucca’da, mekanın sahibi Cem Mirap’la casual yaşamaktan söz ediyorduk ve konu tabii ki döndü dolaştı casual yeme-içmeye geldi. DNA’mıza işleyen rahatlık duygusunun yiyecek sektörüne yansımalarını anlattı Cem, “Dünyada yükselen trend şu: Casual is the new chic yani ‘Rahatlık yeni şıklık’. Üzerine düşünülmüş yemekler, kaliteli malzemeyle yapılıyorsa, iyi servis ve içecek sunuyorsa bir restoranın klasik kalıplara bağlı kalmasına, beyaz eldivenli garsonlara ihtiyacı yok. Çoğu fine-dining (gastronomik lezzetlerin kusursuz bir atmosferde sunulması) restoran sahibi daha rahat, daha butik yerler açmaya başladı. Mesela dünyanın en iyi restoranı olarak bilinen Kopenhag’daki Noma’nın sahibi Rene Redzepi, New York’ta açılan hamburgerci

Kendimize para harcamak dururken Sevgililer Günü’nde el alemin kızına, oğluna hediye almak niye? Alıyorsunuz da kıymet mi biliyorlar?

Her yıl Sevgililer Günü’ne bir kala sevgilisiyle arası bozulup bu özel güne bir başına girmek durumunda kalan Çinli vatandaş Aijin Chen Wu, en sonunda isyan bayrağını çeker ve “Başlarım aşkına da sevgilisine de!” diye haykırarak 11 Kasım’ı Bekarlar Günü ilan eder. Bu tarihi seçmesinin özel bir nedeni bulunmaz, sırf gıcıklığınadır. Sevgililer Günü’nde sevgilisine kalpli balonlar, çikolatalar, çiçekler alanların üstünü çizip bekarlara seslenir: “Kendimize para harcamak dururken Sevgililer Günü’nde el alemin kızına oğluna hediye almak niye? Alıyorsunuz da kıymet mi biliyorlar?”

Çin sınırları dahilinde kutlanan Bekarlar Günü kısmı gerçek. Aijin Chen Wu isimli vatandaşın ismini de hikayesini de tamamen salladım ki bence Bekarlar Günü aynen buna benzer bir hikayeden hortlamıştır. Bir de okuduğum kadarıyla İrlanda’da Bekarlar Günü varmış ve tarihi de 29 Şubat’mış. Bravo, gerçekten bekarların bir kutlama yapması için umut veren bir tarih seçmişler. Dört yılda bir, o da ömrün yeterse.

Çin’e dönecek olursak, bu olay orada öylesine benimsenmiş ki en sonunda bir

Şubat 2018’de, Avustralya’nın Melbourne şehrinde “Pause” isimli bir teknoloji-kültür festivali gerçekleşecekmiş. Ve festivale katılabilmek için millete bilet satmak yerine mikroçip takıyorlarmış. Bir bu eksikti.

Bu mikroçip denen meret bir pirinç tanesi büyüklüğünde teknolojik bir ürün. Üzerinde on beş haneli bir numara var ve bu numaranın aynen parmak izimiz gibi yeryüzünde bir eşi daha yok. Belli standartlara sahip okuyucular tarafından dünyanın her tarafında okunabiliyor. Başta tıp bilimi olmak üzere birçok alanda mikroçipten yararlanılıyor fakat bir festival için kendine çip taktırmak? Hımm... Bilemedim.

Elini kolunu sallaya sallaya

“Pause”a katılacak olan VIP bilet sahibi on kişi ellerine mikroçip yerleştirilmesi için gönüllü olmuş. Buradan anlıyoruz ki çok para gerçekten de mutluluk getirmiyor arkadaşlar. Neyse, bu çipçiler Near Field Communication (NFC) ile bir anlaşma yapıp baş parmakları ile işaret parmakları arasındaki bölgeye çip yerleştirilmesine izin vermişler. Üç gün boyunca festivale VIP kapısından girmekle kalmayıp aynı zamanda evlerindeki, spor salonlarındaki ve iş yerlerindeki kapıları açabilecek, toplu taşıma araçlarına ellerini gösterip girebileceklermiş ki